Salı, Aralık 03, 2013

meziyetim

selam..

gecesi aydınlık insanlar.  sessiz vicdanlarının üstünde huzurlu uykularda olanlar, selam.

donuk bakıyorum size biliyor musunuz.. ölü balık gibi.
evet, ölü balık.

bir deniz düşünün içinde ölü bir balık var.
ama o denize ait olmayan.
beni akıntılar getirdi buraya. ilk başlarda burası çok güzeldi. ama ben artık bir ölü bir balık olduğum için hiçte güzel gelmiyor.

rüzgarda alabora olmuş bir yelkenlinin kurtarılamayan tayfasıydım. kıyıya çıkmak için güvenli bir liman arıyordu kaptan, ne oldu anlamadım bir gece yarısı alabora olduk, düştüm yelkenliden ve balık oldum. solungaçlarım çıktı önce, sonra pul pul oldu tüm vücudum. pul pul. garipsedim evet ben de ilk başlarda ama güneşli havalarda özellikle derinlerden hızla fırlayıp takla attığımda denizin üstünde, pullarımın ışıl ışıl parladığını görünce hayran oldum kendime. hayranlığımı farkeden diğer yüzgeçlilerden koca koca olanlar beni kovaladı. kaçmak için derinlerdeki mağaralara saklandım, kurnazlık yapıp. bulamadılar beni. baktılar olacak gibi değil gittiler. sonra usul usul çıktım saklandığım mağaradan.

en büyük korkumun bir balıkçı ağına takılmak olduğunu sandım ilk başlarda sonra düşündüm o kadar da korkulacak bişi değilmiş karar verdim. ne de olsa birilerine meze olacaktım akşam sofralarında belki biraz neşelendirirdim onları. cız bız olurdum tavada en kötü ihtimal.             -hoooooğp. çevir usta.
ama olmadı. ben öldüm. öyle birden, aniden.
tutarlı olmayan sevdalara kapıldım çünkü ben. kah güldüm, kah eğlendim, kah ağladım ama hep bir tutarsızlık hakimdi. bu yüzden dayanamadım balık olmaya daha fazla. önce pullarım döküldü. eski ihtişamım yok oldu, nazarında diğer balıkların. karanlık derin sularda farkedilmez oldum. yavaş yavaş solungaçlarım yok oldu. nefes alamaz oldum. sonra kaçınılmaz son. ölüm. geldi çattı.

öldükten sonra balık olmaya dair tek bir şeyi özledim o da hafızamın olmamasıydı. merak ediyorsanız söyleyeyim öldükten sonra evet yaşam var. yaşıyorsunuz.

sessiz bir harfim ben.. sesim hiç çıkmaz benim. kayboldum mısralarda, satır aralarında.çağlar atladım.. bir çok aşka vesile oldum, bir çok ayrılığa da. doğanın kanunu bu sanırım.
nasıl oldu anlamadım bir gün okumaz oldular beni. kayboldum.
evet, ben kayıp 1 harfim. bulunamıyorum.
kitap aralarında kaldım. silindim. mürekkebin olduğu devirler ne günlerdi. oysa.. şimdilerde öyle değil.

bir sesim ben.. ses.. madde olan her ortamda yayılırım usul usul. saatteki hızımı bilirsiniz belki belki de bilmezsiniz. bilim çok uğraştı benle. bulmak için birimlere koydu çarptı böldü bişiler yaptı, buldu beni.
ama ben sustum. sessizlik iyi geldi.
vicdanlarınızın derinlerine saklandım ben. o kadar iyi saklanmışım ki artık varlığımdan bi habersiniz. arada bir çekiştiriyorum sağınızı solunuzu ama o kadar huzurlu uyuyorsunuz ki umurunuzda bile değil. . gecenin kör yarısı arıyorum bazen.  bir gören bir duyan olur diye. ama nafile. sessize aldım kendimi. ses yok artık.

gittim sonra ben. uzaklara.

soğuk burası biliyor musunuz? keşke güneye gitseymişim.
soğuk fena bişi. hasta ediyor beni. sürekli burnumu siliyorum. öksürüyorum. ellerimde üşüyor. yanaklarımı hissetmiyorum bile. gözlerimde buzdan siperler var.
göremiyorum artık.

kayboldum ben. her neysem, her ne olduysam kaybolmayı başardım ben.
en azından bir konuda iyiyim.
meziyetim mi? : kaybolmak



imza: kayıp.



kayboldum ben labirentte. bir bilmecede gibiyim soldan sağa 6 harfli bir kelime aradığım.
''kendim''.
ama bulamıyorum.
!

Perşembe, Ağustos 15, 2013

spotless mind

geçmiş

şimdi

gelecek


bu üçünün karışımıdır yaşadıklarımız. geçmişin gölgesinde bugünü yaşarsan şimdiyi yaşayamadığın gibi yarını da göremezsin..

geçmiş karadeliğidir hayatın.. çeker de çeker içine.. hatta şöyle söyleyebiliriz evde pazar günleri bitmek bilmeyen elektrikli süpürge sesi gibi çeker vakumla içinizi dışınızı geçmiş..

neden geçmiş böyle bilinmez belki terkedilmiş duygusuyla şimdiye duyduğu kıskançliktir ondaki.. sizden bir parça bugüne geliş sebebiniz yarına gidiş biletiniz..

öyle aa hadi ben sıkıldım geçmişi sileyim demekle olmuyor.. zaman diyor bir çok okumuş kahin zaman çözermiş siler süpürür parlatırmış geçmişi..

sonra aklınızda o hep hatırlamak istediklerimiz..


-bla bla zamanında bla bla mekanında şu olmuştu bla bla bla gelmişti..
-aaa bla bla bla yı çıkartamadım

dersiniz mesela.. niye yoktur o artık sizin için..

hiç eternal sun shine of the spotless mind ı izlediniz mi.. yolunuz düşerse bir dvd ciye ya da torent düşürürürseniz en olmadı online film izleme sitelerine girdiğiniz vakit bakın mutlaka  jim carey oynuyor..

hadi bir kıyak geçeyim.. videyo paylaşayım buradan..


http://www.youtube.com/watch?v=WIVh8Mu1a4Q

ve bu filmde o kadar güzel bi konu işleniyor ki.. aslında unutmanın asla mümkün olmadığı.. kalp kırıklıkları gibi mesela..

ama unutuyorsunuz.. sadece dilek tutarken doğru yıldızın altında durun o kayarken..


ve bugün..

bugün güzel.. geçmişten farklı.. gelecekten de farklı.. bakınca geleceğe bugünün enerjisiyle herşey daha başedilebilir herşey daha kolay hazmedilebilir geliyor...

yoksa geçmişin bataklığında saplanıp kalan bir gün ise bahsettiğimiz daha geçmeden çoktan geçmiş olmuştur.















ruya

ayni sarkiyi dinlesek bile ayni seyi duymayacagiz, notalari ayni olsa da ayni sey degil duydugumuz..   

bir cocuk otobuste giderken arkasini donup senin dinlediklerini dinlemek zorunda degiliz diyor, susuyorum.. ruya bu.. bir otobus dolusu insan.. kalabaliktayiz.. soyutlanmis kimlikler tek somut gercek. sustukca ben cocuk devam ediyor konusmaya.. gozlerine artik bakamiyorum.. calmaya devam ediyor kaset calar.. sarki bitmis bosa sariyor simdi birazdan tik edecek play tusu, kaseti basa sarmak gerek.. sarki bitiyor ama cocuk susmuyor.. kendini hakli gordu besbelli.. susuyorum.. soyleyeceklerim var ama soyleyemiyorum.. konusmak istiyorum ama sesim yok.. konusan tek sey o cocuk bi de kasetin bosa saran sesi..anlamayacak beni biliyorum, tipki digerleri gibi sadece icindeki nefreti kusuyor uzerime.. otobus hinca hinc dolu.. soluklar buhar olmus camlara yapismis.. arada elle silmek gerekiyor gormek isterseniz disariyi.. bazilari basini cama yaslamis  cocugun sesiyle irkilip donup bize dogru bakiyorlar alinlarinin ve burunlarinin baskilari kaliyor camda.. komik ama gulemiyorum..  butuun gozler uzerimde.. ruyadasin diyorum telkin etmek icin kendimi.. ama uyandiramiyorum.. yuzumu kapatiyorum avuclarimla.. nefesimin sicakligiyla ellerim terliyor.. cocuk  ne diyor artik duyamiyorum.. acinca gozlerimi gececek diyorum, bitecek bu ruya.. 

ve oluyor iste.. 

kimsecikler yok.. ofkeli olan benim bu sefer.. konusamadiklarim benle beraber havaya savruluyor birer cumle olup.. hizli hizli konusup hizli hizli yuruyorum... aklimda bir arabanin icindeyim basiyorum gaza basiyorum gaza.. ve elektrik diregine carpan beni goruyorum yan tarafta.. icindeki beni olduruyorum.. ofkem yok artik.. 

tekrar yüzümü saklamak istiyorum avuçlarımda.. burnum üşüyor çünkü. hava soğuk mu ne.. hissedebildiğim  tek şey soğuk.. bitmeyecek biliyorum.. bitmeyecek.. uyandigim gercek bundan farkli olmayacak biliyorum ama uyaniyorum.. 

ve bu hızla dönerken sen dünya hiç bir şey dinmeyecek.. uzaklar hep uzak..  yalnız öleceğim biliyorum.. yalnız geldiğim gibi bi başıma.. şimdim gibi.. yarınım gibi.. ve iste dünya.. benden sana hiç bisey kalmayacak değil mii.. ilk olamayacağım değil mi ki ben senin hayatında.. gelip geçen her hangi birisi olacağım değil mi.. 
sokak lambalarının ışıklarında karanlık gecelerde yürürken ben yine o şarkı takılacak dilime.. yalnızlığıma  dair.... ölurken böylesine göz göre göre.. hiic yaşamamışız gibi.. iki damla göz yası dökenim boğazını adımı söylerken temizleyenim olmayacak.. yutkunmayacak hiç kimse ardımdan.. iki satır dökülmeyecek dudaklarınızdan .. iyiydi diye... 
peki ya tanrım ,, sen .. sen ne diyeceksin buna,,, herkesten biri miyim senin için de... 

ağır ağır yürüyorum smdi .. yetişme telaşım yok artık hiç bir yere..  kelimelerim yitik.. göçüyorum senden dünya.. tut elimi.. biraz olsun sevdiysen beni..

Perşembe, Mart 28, 2013

romantizm(!) miş!

Romantizm üzerine


Günlerdir bir romantizm sorgulaması hasil oldu bünyede.

Nedir romantizm? 
Romantik denilince anladığımız nedir? 
Romantizm insanın üstüne yakışanı giymesi midir? 
Hangi duyguları barındırır? 
Hangi aşamalardan geçer? 
Romantizmi şarkılarda mi ararız? Karakterdeki yansıması nedir? Don juan iyi bir rol model olabilir mi romantizme? Bizler ne kadar romantigiz? 

Halil sezai gibi isyean modunda arabesk bir romantizm midir aradığımız? Yoksa bir demet gülle kapımıza gelen erkek midir? Romantizmin cinsiyeti olsa ne olurdu peki?
 
 
işte cevaplarını merak ettiğim sorular bunlar..
 
çok lazımmış gibi..
 
romantiklerine  gelsin yeryüzünün..
 
sevmek üzerine onca zerk ettiğiniz laf boşa çıktı herşeyden önce.. realizm kokuyoruz buram buram.. bir de pahalı parfümleri sürünüyoruz...
 
öyle bir yüzyıla girdik ki kadınlar kadınlıklarını bilemez, erkekler erkekliklerini bilemez oldu.
 
kıymetsizleştik herşey gibi..
 
ama güzel oldu böyle.. romantizm acayip rahatsız edeici bence.. ne lüzum vardı da türettik bilmiyorum..
 
hakikat hep yabancı kollarda ve bakışlarda.. mutluluk her nasıl oluyorsa bilmiyorum ama yabancısı olduğumuz bir his en nihayetinde..
 
böyleyken böyle işte...
 
güvensizlik zıpladı ilişkiler arasında misal. güvenmiyorsan sevmiyorsun sevmiyorsan değer görüyrsun denklemleri kuruldu ilişkilerde.
 
gel ve inkar et bunu..
 
sana bunun ispatını yapabilirim. matematiğim zayıf halbuse. misal bence 2 kere 2 dört etmez. 4 ettiğini ispat et önce bozmak için ezberimi..
 
ve evet romantizm.. kahrolsun o.. beter olsun.. beatles beatles beatles..
 
belki sonra devam ederiz bu laga lugaya ama bu akşamlık bu kadar.
 
romantik aptallar.

Pazartesi, Ocak 23, 2012

Herkesin Altın çağı Kendisine

Yaşadığı çağı bırakın, yaşadığı günden şikayet etmeden duramaz haldeyiz. Ve zamanda bir tünel olsa aidiyet hissettiğimiz günlere gitmek isteriz. Yoksa öyle bir referans noktası, ileriye dönük çalışır ve evreni sürekli meşgul ederiz. Iki dakka huzur vermeyiz evrene. Mesaj üstüne mesaj. Evren Netsin, vermeyince mabud. iste biz böylelerine "Rahatsız" deriz. 


Neyse iste geçmişe kapak atmak isteyenler için işe, sığınılacak en güzel dönemdir çocukluk. 


Misal benim ninem rahmetli, abartmış olmayayım ama abartısız ömrünün son yirmi yılını gençlik ve çocukluk hikayelerini anlatarak; hayal dünyamda o dönüp duran Topacın, sihirli eller tarafından döndürüldüğüne olan inancımı kamçılayarak geçirmiştir. Farkında olarak veya olmayarak çocukluğumun temellerini atmıştır; dizinde uzanınca saçlarımı okşadığı o uzun ince parmak uçlarıyla.


Belki de sırf bu yüzden ben hep seksenleri seveceğim; aynı zamanda alt benliğimi oluşturduğum, tuvalet eğitimimi başarıyla tamamladığım yıllara tekabül etmekte kendileri belirtmeliyim ki. Bahçeden erik aşırmaca, leylak kokularına burunmuş incir ağacında beygircilik oynama hususundaki üstün yeteneklerim akrobasi dalında iç ve dış temsilciliklerimizde ülkemi gururla temsil etmeme zemin hazırlamıştır keza!


Zemin demişken; yerbilimci olmamdan henüz bahsetmedim, çünkü zamanı değil henüz.


Ama evet, 90 Li yıllara damgasını vuran Kaset arşivim, arkadaşlara dallı güllü defterlerde hatıralar yazmam, yazdırmam ve 


Sepet sepet yumurta sakin beni unutma 


demeden edemeyişim hep o yıllara aittir. 


Okulumun adı çamlık, oturduğum semt çiğliydi,. adımın içinde bile türkce karakter barındırmama rağmen doksanlarin sonları, ikibinlerin başında -ders çalışma bahanesiyle-sahip oldugum ilk bilgisayarla açıldığım yeni dünyanın sonsuzluğunda kelimelerin değil, karakterlerin kifayetsizligi suratıma açı bir gerçek olarak çarpıldı. 

":) :(. :/:s o.O?! "


Sol yanım, sol frame im oldu velhasıl. 


Tam hersey unutuldu derken, Gugul edince bilgilerimin tazeliğini, ben istediğim süre boyunca bir fiber optik bağlantıyla koruyabileceğimi öğrendim. Hayat bana güzeldi artık! Oh! 


Ama eksik bir şey vardı.. Tıpkı o parçada söylendiği gibi.. Sanki tüm notalar ait oldukları ezgilerde ve artık tüm kelimeler cümlelerdeki doğru yerlerindeymiş gibi ama yine de eksik kalan bir şey.


-of sıkıldım.

Yirmibirinci yüzyıl insanı olduğum nasıl da belli., diiiiiiiiiiiiiiimi ama?? Kalem tutmaktan değil, klavye takirdattmaktan bu sıkılganlık. Ha tabii işin tembeli olmak, belki de işinin erbabı kişilere saygımın çok derinlerde olması beni sıkmaktadır. 


Neyse, Hadi erik ağaçlarına dalalım. 90 larda, 80 lerde dolaşalım. 

hadi seksek oynayalim, duma duma dum.

Hadi Sinemaya gidelim, torrente düşer bugün yarın demeden, elimizde patlamış mısırlar(!) bilgisayar ekranında değil, beyaz ekranda izleyelim filmlerimizi. Öndeki koca kafalıya kızalım, gerekiyorsa küfredelim. Sonra gülüp geçelim, nereden geldiğini anlamadığı patlamış Mısırı yiyince kafasına. 


Hadi kitap okuyalım ağaçların arasına kurduğumuz salıncaklarda değdirirken ayaklarımızı, evrenin derinliklerine; gülelim.. 


Hadi hep beraber çiziiiiiiiiiiiiiiii


Aa olmadı hadi bi daha ama bu sefer


üçyüzotuzüç. 


:) 

Görsün bakalım evren nasıl oluyormuş, işine burun sokulunca. 


Evren beni yakalayamaz.. 


Nanikkkkkkk;)

Pazar, Kasım 13, 2011

Küçük notlar



Sayısız not tutuyorum unutmamak için. Bir balığın hafızasına sahip olmak bana not tutmayı zorunlu kılıyor. Unutuyorum ya o yuzden ezberden anlatacağım bir fıkram bile yok. Defalarca tekrar etmeme rağmen unutuyorum. bir cesit lanete bulasmisim sanki. O en cok dinlediğim parçalara eşlik edemiyorum, misal. Severek izlediğim onca film bir çırpıda unutulmuş oluyor. Anımsamak neden bu kadar zor.. Yasamak zorluyor beni anlasildi. 
Gözlerimi kapatıp huzuru arıyorum hafızamda. Bir sokak ismi gelsin bir adresim olsun diye yumuyorum gözlerimi. ama o da mumkun olmuyor.. sanki hic huzur yer almamis omru hayatimda..
Sudaki huzur yok hic bir yerde. derinler sessiz ve konuşmak serbest. En cok orada konuşuyorum sessizliğimin mührünü kırıyorum. Anlasilma endisesinden uzakta. 
"Suyun sesi tüm sesleri bastırıyor niagara şelalesinde." 
gözlerim uzandığım yerden gökyüzündeki bulutların seyrine dalmış. Ne güzeller. Rüzgarın hakimiyetini kabul etmişler, itirazsiz sakin usul usul akıyorlar. Cam ağaçlarının en yüksekleri uzanmak için gökyüzüne ruzgarla beraber bir saga bir sola yatıyorlar. Orada yatıyorum sessizce. Yüzyıllardır yatıyorum sanki sesimi unutmusum ama duyuyorum söylediklerimi. Uzaklara gidemiyorum ama uzaklar bana gelmiş hepsi burada. Kimler yok ki.. Bir kuşun kanadı cirpiyor ağaçların dalları arasında. Duyuyorum iste. O sözleri söylemeseydim diyorum. Kirli bir mecmuaya dönmüş gibi bir kenara fırlatılmış gibiyim.. okunmaz olmusum.. kelimeler kirli.. 
Huzurun resmini çiziyorum, parmaklarımın ucuyla.. Utanıyorum kendimden çırılçıplak kalmiscasina..   Ve sonra bilgece edilmiş laflar: yaşadıklarından pişmanlık duymayacaksin. Gecmis gecmistir. Done is done. 
Niye hatırlamıyorum o en cok sevdiğim parçayı. Mirildanmak isterdim oysa simdi.

Cok kucukken etekleri ucusan o kırmızı elbiseyi giydiğim zamana gidiyorum. 
(niye atliyorum gecmise ne var orada beni bu kadar ceken bilmiyorum.. su an neyin eksik senin .. sevdirsene kendini.. hadi yap! durma  orada oyle!!!!)

Bahcesindeki erik ağacına tırmanın ham eriklerini asirdigimiz o erik ağacına tırmanıyorum evimizin bahcesinde. Kardesim kosarak geliyor kisacik Bahriyeli üniforması üzerinde. Gözleri Çakır .. Yakışıklı kardes sahibi olacağım cok belli, tüm çirkinliklerime rağmen. Dizleri yara bere icinde, haylaz şey. annem cagirmis.. annem.. 

gidiyorum.. yoruyor beni gecmis.. bu kadar guzel olmasi belki asil yorucu olan.. dunyanin cirkinliklerini gormeden yasamak daha bir makbul sanki.. 

simdi harabeye donen o eski ev .. arada sirada ruyalarima giriyor.. odalar esyalar ve insanlarla dolu hali.. 

neyse konu kucuk notlar.. ben not aliyorum bu aralar yapmam gereknleri.. dedigim gibi unutuyorum..  aramam gereken kisileri.. ve daha nicelerini.. not aliyrum.. galiba baligim ben. yuzmesine yandigim..

gluk gluk.. ^^ 

Cumartesi, Ekim 15, 2011

sanat kultur haftasina dahil olan gobegini kasiyan zat

sevgili bisi..

hafta basindan beri katilmadigim kulturel faaliyet etkinligi kalmadi. yorgunum.. kafami kasidim durdum, gobege vakit kalmadi. l
woddy allen gelmis dediler gittik.  (let's get some culture)
nuri bilge gelmis dediler gittik...
fazil say gelmis dediler gine gittiik.. 

rabbim sonumuzu hayretsin.. bu ne bohem.. O.o 

midnight in paris: hastasisis.. her sahnesi ayri ayri opulesi. na bak optum ;*

bir  zamanlar anadolu da; asagi tukursen sakal yukari tukursen biyik. .
 ilerleyen tek sey zaman, evet.  bide o doktor cemal var.. allem yareppim herif 47yasinda ama yok oyle bir karizma.. evet olgun erkeklerden hoslaniyorum sanirsam ki.. 

fazil say: haci sanat karin doyurmuyor.. ac gittim ac dondum.. fazil caldi biz de dinledik. guzelmiydi guzeldi...yine olsa gider miyim, giderim.. ama o kadar yani.. fazla deil. 
ha ne oldu;. dunya gozunle fazili gormus oldum.. 

neyse iste sevgili bisi; bu kadar kultur faaliyet anladim ki artik bambaska bir ben yaratmak icin fazla.. az gittim uz gittim dere tepe duz gittim. yattim uyudum.. dusunuyorum.. 


Pazar, Ekim 09, 2011

9 ekim 2011 Pazar-bir oss hikayesi

selam gunluk.

bu sabah yedide uyandim suratmda kocaman bir siritis. nedeni su an hatirlanmayan bir ruya. onemli degil en azndan bir onceki gune gore 1-0 onde baslamis bulunuyordum. ayilmam yatakta gerinip kendimi ciplak ayak yere bastigim ana kadar ilk tazeligini korudu. gune iyi baslamistik ve oyle devam etmesini istiyordum. ve bunun icin elimden geleni yapacaktim. kettle in tik sesini duyunca biraz daha mutlu oldum ama perdeden gorduklerim hicte icacici bir havanin disarida beni beklemdignin sinyallerini vermekte gecikmedi. olsun. yine de inatla gulecektik ve gulduk netekim.

gerekli kontrolleri yapip anahtari da pabucun tabanina monte ettikten sonra ciktik yola. dolmuscu abi ve ben gayet mutlu mesut tngir mingir giderken yolda kadinin birisi bindi. rahat rahat gitti arkama oturdu. o an cok pisman oldum niye muavin koltuguna oturmadim ben diye ama artik cok gecti. haspa bir kisi uzatirmisiniz diye gerekli tum hazirliklari tamamlamisti. neden dolmusa binmeden once paralarini hazir etmezler ki bu insanlar hep " bir kisi uzatir misiniz " hayir uzatamam canim diyesim geliyor ama diyemiyorum. yani buyuk sozume tovbe ben hep  parami hazirlarim toplu tasimaya binince. hic bir kisi uzatin dememeye calisirim. neyse bu hazirlanirken benim yanimdaki jelatini itinayla cikartilmis pet sisem dustu dolmusun koseyi almasiyla beraber bir merkez kac  yasadik. sise gidince yere ben de hooop pesinden.. hemen kenara kaydim. artik o kadinin uzatabilecegi yakinlikta degildim. iyuff kurtuldum derken o israrla -belli ki beni gozune kestirmis haspam- uzatirmisiniz dedi. motorun sesinin yuksekliginden duymamis gibi yaptim. ve sonra omzumu durtmeye calisti. calisti cunku muvaffak olamadi omuz durtme konusunda. cunku o esnada sofor abi hizla hizini kesti ben de one dogru kaydim..-goruldugu uzere cok hareketli ve manevra kabiliyeti yuksek bir yolcuyum- kadin artik anlamisti benim o parayi uzatmayacagimi.
ve bi kisi alir misiniz lutfeeeeeeeeeeeeeennn diye bir hayli yuksek sesle dogrudan sofor abime kolunu uzatti.
oh olsun.

neyse ben indim dolmustan. gidiyorum sinav yerine tingir mingir. ankara insaninin arasindan geciyorum. hangi blogtu hangi fakulteydi diye ben aranirken dekanlik binasini sollayip "B" blogu buldum. kapinin onundeki kalabalik adeta bir mahser kalabaligi gibiydi. saka la saka .. ne mahseri. tovbeler olsun. hepsi iyi temiz cocuklardi. master yapcaklar mi dersin, doktora yapcaklar mi sanatta yeterlilik mi.. hepsi okumus etmis adam ve madamlardan itinayla secilmis bir gruptu. sevdim her birini optum hatta bak :*

sinav saati yaklasinca iceriye almaya basladilar bizleri tek tek. ustt bas aramasi yapiyoruz diye iyi goturuyorlar ama neyse. cok fzla girmyeyyim o mevzuya,.

ait oldugum salonda bana ait olan sirayi bulduktan sonra rahatlamistim. ama o da nesi muthis bir bas agrisi. uyku. dolmasi gereken evraklar bu kadar sikiciyken nasil olmasin bu muphem bas agrisi. ve can havliyle ben de salon gorevlisine aspirin var mi dedim. cevap" cigh"/.

iyi bir cevapti dogrusu. henuz kadro tamamlanmadigi icin beklemedeydik. posetlerin icindeki sinnav kitapciklarina sadece dokunabiliyor ama opup koklaayamiyorduk tum seffafligina ragmen. ve o esnada hamile bir kadin girdi iceri. kesin oglu olacak bu arada. bunu da anti parantez belirteyim.

ilk sordugu soru sinav esnasinda tuvalete gidebilir miyim oldu.

gorevliden ikinci enteresan cevap " sinavda dogurmak yasak"

suyunun gelmemesi icin ben orada bir suphaneke okudum ne yalan. ama keske okumasaydim. bebek dogar sans sayar sinav da curcunaya giderdi. oh .. torunlarima anlatabilecegim degisik bir hikayem olurdu. ama olmadi. neyse. sinav bitmek bilmeyen klasik can skici sinavlardan birisiydi zaten. bir an evvel bitse de gitsek moduna yavas yavas burundugumu degisik pozisyonlarda oturma cabamdan anlamis bulundum. amuda kalkmakta bir  secenek olabilirdi ama sinavim iptal olabilirdi -ki biz bunu kesinlikle istemiyoruz.
hesap ettim tam tamina 135 dakka gecmisti. hemen esyalarimi topladim ve sinav mahallini terkettim.

gunun ilerleyen saatlerinde cok enteresan biisileer olmadi. disarida yagmur var ve ben deli gibi uykuluyum. sirf sana anlatmak icin de geri geldim. gene kaciyorm hadi optm kib bye.

Salı, Ekim 04, 2011

mes'udum..

ruzgar esti bu aksam cok uzaklardan... uzak bi yerlerden.. gecmisten.. ne kadar mes'udum anlatamam..

yirmili yaslarin baslari.. daha universitedeyiz.. bi kamp.. dikilide.. saclar kisacik.. genciz guzeliz uzeriz icabinda..

oyle guzel gunlermis ki.. dubadan inmemis, atesin etrafindan ayrilmamisiz.. arkadaslar arasindayiz..

cok mes'udum gunluk cok hem de.. sikayet etmek yok artik gecmisten.. gecmisim birsuru guzellikten, guzel insanlardan ibaretken yapamam edemem sikayet.... mutluyuum mes'udum.. hepinize tesekkur ederimmm

bugune degin hic yapmadigim birsey yapacagim ve cok ozel kareler ekleyecegim o gunlere dair bugun..





 ve son olarakk... duygularima tercuman olur mu bilmem ama ..bugunum icin..

Pazar, Ekim 02, 2011

vol3. bir pazar klasigi

sevgili gunce..

bugun pazar ve ben sekiz kirkta uyandim. reva  mi bu.. 
dun gece yogun bir geceydi. yorgun dusmusum.. tum musteri hizmetlerini aradim. avea, ttnet, bank, aski, ed, tt vateva.. 



kizgin kirgin ve bi o kadar ..

"bi o kadar" ne oldugumu bilemeyecek konumdayim,evet..

ben de gittim yumurta kirdim sevgili gunce. isterdim ki sen de benimle lokmami paylas. iki lafin belini kir..cayimi guneste demle felan ama yapmadin, fosur fosur uyumussun belli ki. ben daha gelmesem aksama kadar yatacagidin kimbilir. pazar keyfini kacirmak istemezdim ama bil istedim tum bu yaptiklarimi. sahi aksam demisken yarim koli yumurta almistim ben ayiptir soylemesi. protein ve vaytamin ihtiyaclarimi karsilamak en dogal  hakkim takdir edersin ki. yumurtamin markasi bile var.. bak: bili bili 

coh mis..

simdi gidiyorum. kulac atip gelcem. 

optummm..

Perşembe, Eylül 29, 2011

gunce denemesi-vol2

Sevgili Gunce
(boyle daha bir tiki, daha bir kanka vari oldu.. tipik kanka isimleri gibi, burcucuuuumm anlioooosun diiil mi )

Evet sevgili gunce.. bugun sabah uyandigimda hic tanimadigim bir odada uyandim. baska bi yerdeydim,  ruyamda ne gordugumun tahakkukunu yapmaya calisirken yabancisi oldugum duvarlar kalkip gitmem gerektigini soyledi. sonra bir sey oldu sevgili gunce ben uyandim. bildigin uyandim.. Gece basucu kitabimi okuyabilmek icin yatagin yerini degistirdigimi animsadim.. aslinda yabanci oldugumu sandigim oda aslinda yine benim odam ama farkliymis gibi geldi gozume bir an amk ( ah mah k).
neyse iste ayilasiya kadar beklemenin kifayetsizligini anlayip, suratima su carptim. dunden kalma makyaj akti akti te na ceneme kadar suzuldu. henuz yeni degistirdigim havluya kiyip kuruladim yuzumu yine de. havlu ya gecti kara kara lekeler. olsun yuzum ak oldu. dus alacaktim ama hava cok soguktu usutup hasta olmak istemedim. ben de aman banaaane yeaa dedim yuzume bi kez daha su carpip bilgiysari actim. gerekli kontrollleri yaptiktan gerekli yerlere yorumlari yazdiktan sonra iyice bir gerindim.aniden calan telefon saatin yedi ellibes oldugunu animsatti .. arayan annemdi.. hafta basindda uyuyup kaldigimi soyledigimden beri hep ariyor. hic sikayetci degilim. aksine memnunum. sabahlari tanidik bir ses duymak cok guzel bi his. tum sevecenlgimle: "Gunaydin anneciigim" bile dedim.. inanabiliomusuun.. ben bunu dedim.  yarin arasin gene dicem.. gor bak (hehe_)

neyse iste salla pati, yalap salap giyinmeye basladim. akan goz kaleminin yerine yenisini surup surmemekte tereddut etmedim deil ama surdum hafiften .. neyse iste ya ciktim ben evden.. gittim ise..

muthis bir huzur kapladi dort bir yanimi.. topuklu ayakkabilarim  on numara zaten. yikilioooo..

iste neyse aksam oldu eve geldim.  yorgun morgunum koca gun pc basinda durmaktan gozumun onunde hareler donup duruyor zaten yorulmayipta napicam..

iste tam bu maksatla mor koltuklarima yayila yayila sana gun boyu naptigimi yazicaktim ki yetmisiki ekranlik sahayi kaplayan kutunun calistirilma zamaninin geldigine kanaat getirdim. antenimden kaynaklanan bazi sorunlar yasamaktaydim ve bugun bunu halletmeye kararliydim. ve yaptim. aldim elime tornavidayi mrs mario oluverdim, kirmizi tulumlar felan, piyigh iyufff..

cok akilli olmamak lazim ama bu tarz durumlarda. fazla akil zarar verebiliyr keza.. tam fiste takiliyken antenin orasina burasina ciplak elle dokununca birden bisi ooldu..

AYYYY

diye bir ses..

anaaaaaaamm nassi korktum nassi nassi annatamam.. gittim titreyerek kendime geldim....
bir de baktim bir elimde tornavida bir elimde anten.. arada bir film seridi hayal edin..  sehir voltajina kapildim bildgin. ama nihayi sonuc muhim: kutu renkli cekmeye basladi.. nasil elektrik yukluysem  artik amk ( anten metaforu kamikaze).

iste boyle sevgili gunce.. saat olmus zaten sekiz. bu saatten sonra enteresan bisi olacagini sanmiyorum. o yuzden bence gun an itibariyle bitti.

seviyorum seni. opuyorum gozlerinden.

MUCKA