Perşembe, Ekim 14, 2010

Guney Kore

ortalama onbin km uzaklikta ve turkiyenin yaklasik yuzde onu kadar buyuklukte olan bir yarım ada ulkesidir. (bkz: peninsula)

komşuları olan kuzey kore yle hic geçinemez, ki bu bizim komşu komşunun külüne muhtaçtır atasözuyle tam bir tezatlik içerir. 

deniz aşıri komşusu olan japonya'yla ise gidiş geliş yapmalarına rağmen diplomatik bağlamda halen daha guneyliler kırgındırlar. cunku resmi bir özür halen daha japon kanalindan gelmemistir aralarinda gecen husumetin ardindan.

çinle desen oylesine gel git yapmaktadirlar. çinin zaten başı kalabalik pek takmaz guneylilerin bu havalarini. 

amerikayla dersen birbirlerine bayilirlar. hatta sehitlikte (cemetery) de amerikali askerler daha bir gozde yere yerlestirilmislerdir. bizim turklerin gittigini de dusunup kiyaslamaya gidersek. ama bence gitmeyelim biz yine de. 

yeni nesil bizimkilerden iyi olmasin oyle alfa beta gibi karakterleri dillerine katma çabasina girişmezler cunku zaten alfabeleri bir hayli hareketli. 

elli milyon nufusunun oldugundan ve nufusun buyuk cogunlugunun baskent seoul ve ikinci buyuk sehir olan ayni zamanda bir liman sehri olan busan da bulundugundan; ucuncu buyuk sehirlerinin ise daejon oldugundan bahsetmedim sanirsam. 

ayrica denizcilik fakultesinde okuyanlar icin bir mujdeli haberim var dunyanin en buyuk tersaneleri bu ulkenin limanlarinda. is imkanlari bir hayli yuksek. hani olurda bir gun yolunuz duserse gidip bir bakiverin. 

aslinda gece hayati da gunduz hayati kadar hareketli olan guney kore de ozellikle taksi soforleri cok eglenceli. anlamadiginizi anladiklarinda bagırarak korece anlatiyorlar. anlamiyorsunuz ama bi yerden sonra işitme kaybı olduğundan kafa sallıyorsunuz istem dışı . (!)


konustuklari dil korece olup; sondan eklemeli bir dildir. 

ay ben korece konusamam (hangug mal mollayo) derken bile cok akici bir korecenizin oldugu ortaya cikar. 
bu andan itibaren tehlikelisinizdir. artik carsi pazar alisverisine çıkabilir çatır çatır pazarlıginizi yapabilir ve alisverisinizin keyfini yasayabilirsiniz. 
artik o sevimli, sevilen, kazıklanası degil korkulan turist leveline atlamış ve sıkı bir pazarlik abidesi olmuşsunuzdur her ne kadar bu durum bazi saticilari kizdirsa da!!

kakka çuseyoooo ??? (discount plz)


guney kore de en gozde meslek gruplarindan birisi ise ogretmen olmaktir. ana dili ingilizce olanlar icin hic te zor olmayan kolay yoldan edinilebilen meslek grubudur. 
filipin gibi kucuk ve fakir ekonomili ulkelerden kacak olarak gelip calisanlar haricinde gul gibi gecinip gidebilecegin ancak iki gun gezip tozduktan sonra amaaaaan satmisim koresini de kimchi sini de bu şehrin caddeleri sarmısak kokuyor diyebilecegin ve memleketine donuş senaryolari yazabilecegin bir yerdir. 
ama donemezsin cunku kendi memleketinde iş bulma zorlugu yasamaktasindir, cunku anthropology gibi sallamasyon bir bolum okumussundur ve ulken sana is istihdami saglamamaktadir. 

herseyi gectim okul doneminde aldigin okul harclarini geri odeme vaktin gelmistir. ailenin de uzerindeki yasal sorumlulugu sen +18 oldugunda doldugundan herhangi bir destek goremezsin. 

hani sozum su ki; dunyanin en buyuk ekonomisine sahip olmak bile universite mezunu genclerine is istihdami saglayabiliyorsun anlamina gelmiyor. onlari kapinin disina koyuyorsun demektir. 

kabul kore ye gitmeyi iki cibildak bacak gormek icin isteyenler var. ama onlari ne kinamak nede takdir etmek benim haddime dusmez. 
ama sunu unutmayin ki; her neresine giderseniz gidin bu dunyanin yine yurdum insanindan faide var. nitekim bizim kiloyla aldiklarimizi onlar tane basina para sayip aliyorlar. hani amerika destekli ekonomileri var ya (kol gibi)(!)
 

Cuma, Eylül 03, 2010

Dozaj

gozlerimi kapattim bi ara..az biraz yardim aldim su andidepresanlardan 75 mg  kafi geldi nazarimca.. kiyaslama yapinca tum zayifliklarima karsi daha guclu olmak istedim .. 
ve tum bunlari; bambaska bir dunya hayal etmek icin yaptim,..
icinden cikilmaz kaoslarla dolu; yerle bir ettigim, zemininin bir turlu sabitlenemedigi bir dunyaya sahip olmaktansa;  son bir umutla son bir iyilik yapmakti amacim upuzun dusuncelerden uzak,  kendi kendime ismarladigimm o guzel aksam yemeklerinden birini yercesine; catal bicakla kesmeye basladim koca marulu salata kasesinde... 

ve yine o bilindik iki parca takipte...(aklimin labirentinde bile rahat yok mu ...????)

"parcalandim.."

"iki yol var onumde..
hangisini seceyim.."

move on..

yuruyorum sonbaharin acele edip geldigi herhalinden belli olan bir yol simdi yurumeye basladigim.. 
seni ariyor gozlerim.. agaclarin kovuklarina bile baktim.. acaba cikarmisiin diye.. ama sen koskocaman bir adam oldun artik ne diye saklanasin ki agac kovuklarina, hele ki benden oturu.. 
yuregim  sigmiyor kafesine ve ilk geceni iskaladiktan sonra ikinci gelene yoneliyor sorum 
".... taniyor musunuz?" 
tanimiyorlarmis.. 
olsun varsin ben bulurum seni nihayetinde..
ve iste oradasn.. 
arka fonda gunes, esintide ruzgar... o kadar guzel ki bir kac sn ligine dondurup bakasim geliyor bu sahneye ama gercekten farki yok bu hayalin ve dizginler bende degil benim hayal ediyor olmama ragmen...
durdurmak konusunda israrci olmanin yersiz olmasindan midir yoksa seni gordum diye heycanlandim die mi bilmiyorum ama  baasliyorum kosmaya sana dogru.. yolun agzinda kucak kucagayiz.. 
birbirine paralel uzanimsal bambaska yollardan gelip yine kesismenin mutlulugunu yasiyoruz.. 
en cok neyini ozledigimi animsiyorum.. 
"kokunu"
kokunu ozlemisim evet boynuna atilinca kokunu duyuyorum sevincten kelimeler bogazimda dugum dugum.. bilsem cikacaklarini zorlarim belki ama bu an oylesine guzel ki hemen 
"olumsuzlestirilmeli"
click..

sesin geliyor beni bu dusuncelerden uzaklastiriyor..
"seni oylesine ozlemisim ki" opuyorsun olmayan yanaklarimi.. bir kez daha son bir kez daha .. aha iste bir kez dahha .. doyamiyorsun..
sonra ortusuyor kalbindeki ozlem benimkiyle .. 
susmak gerek dercesine.. 
bunu bana mi diyorsuun.. susmak ne demek bi tek ben bilirim.dedim ya konusamiyorum.. 
kelimeler anlamsiz anlamsiz obek olusturuyorlar ne anlama geleceklerinden bi'haber son zamanlarda hepsi o.. 

sonra elinden tutyorum.. 
tanrinin o gun yapraklari bizim icin sararttigni dusunyorum.. o kadar guzel bir dokuda ki her taraf..kadife desen degil hisir hisir bastiggimizda butun yapraklar kipir kipir yurumuyor adeta suzuluyor ayaklarimiz ve birileri cikiyor onumuze.. aklim nerelere goturduyse senle beni, bir iki rahibe bile var bize bakip bizim hakkimizda konusan.. artik ne kadar tuhaf duruyoruz orada sen tart..
tuttugum elini hic birakmadan  yola devam ediyoruz.. gitmemiz gereken yerler var..

sonra birden bire o cok sevdigim eski evimin bahcesinde buluyoruz birbirmizi.. ne kadar zaman gecti aradan kimbilir son sararmis zeminli yerden bu yana kadar. ve iste..
o orada tanitiyorum seni sesim ciktigi kadar.. 
bu o... diyorum.... hani o... kalbimi alip daglara cikan o...
iceride sofadayiz bi an ne yaptiginii bilmez bir vaziyette seni mutfaga goturyorum .. ama yok burada olmadin sen.. seni iyisi mi iceriye goturmek sedirin ustune uzandirmak malum yol yorgunusun.. 
hangimiz degiliz ama senin durumun bambaska.. sen bambaskasin.. senin dinlenmen gerek.. 
uzaniyorsun sorgusuz sualsiz.. kitaplarin yerini gosteriyorum,, koli koli kitaplar.. 
bir yere gidecegiz sanki tasinma arifesindeyiz.. hep O cok sevilenden ayrilmak nasilsa oyle bir burukluk cokmus kolilerin, esyalarin uzerine .. 
elim ayagim dolasmis birbirine. 
tokezleyip dusebilirim her an!

Çarşamba, Ağustos 11, 2010

duzen, cark

duzen nedir ey sevgili okur.
onceden bildigim bir tabiri vardi bu duzenin.
hayatin ritmini yakalamaniza yardimci olan arac veyahut onun gibi bisi. sabahlari kalkip dis fircalamak ardindan koyu bi kahve icip ardindan tekrar fircalamak ornek olarak gosterilebilir.
degisen digerleri gibi duzende kendi capinda bazi degisikliklere gereksinim duyar. mesela kahvenin ardindan tekrar dis fircalamayi unutmaniz gibi. yada ocaktan cayi aldiktan sonra  tupu acik unutmaniz gibi. bunlar duzeni yada bir baska deyisle rutini bozan hareketlerdir.
durun durun rutin de duzen de aslinda boyle eften puften seylerden dolayi bozulmaz.
duzeni bozmak isterseniz donen bir dislinin farzi misal bi makine kasnaginin disleri arasina kupenizi dusurmeniz yada kendinizii dusurmeniz gerekebilir -- yok kendinizi kaybedip dusurmeyin, unutmayin siz var duzen var, rutin var, hayat var. siz yok bunlarin hic biri yok, haliyle bozulacak bir duzen de yok. --
ben size gelin benim kurulu duzenimden bahsedeyim...

oncesini istermisiniz pek bilmiyorum ama bu aralar gecmsle pek ilgilenmiyorum..
gecmis surekli kendini onume ati ativermese haberim bile olmicak boylesi bir gecmisim oldugundan ama bizi biz yapan seylere sonsuz saygimdan arada bir egilip kaldiriyorum onu yattigi yerden..
gene gecen gece boyle anlardan birisiydi mesela.

hayatimin akisini evimizin balkonundaki sezlongtan yildizlara dalmis seyrederken dusunuyordum..
saka saka.. yok oyle sezlong mezlong..  evin balkonu tamam var ama bi masa uc bes sandalye hepsi o. gokyuzu de alabildigine yildizsiz elektrik faturalarinin meblalarinin yuksek olmasindan mutevellit.
ve ben biseyler zirvalama geregi duyuyorum sadece su an icin..
amacim gecmiste herkimsem bugun o olmak istemedigimi farkettim demek. kisaca, ben degismek istiyorum.
mumkun mu diye sormuyorum. lutfen buna dikkat...

nasil ki internet browser im bi vakitler sadece internet explorer ken bir gun yasadigim bi karmasa esnasinda windows compenentlerden silmem uzerine yerine chrome kurup sade naif bir yasantiya adim atmistim.. iste oylesi bir mutluluk yerlessin istyorum bugunde yuzumun orta yerine degisimimle beraber. yoksa son bi kac zamandir surekli dudak bukmekten yaslanmama gerek kalmadan kalici olmasindan urktugum yuz cizgilerimin olusmasi an meselesi..


bak farketttin belki okurken belki farketmedin sen sevgili okur ama benin son paragraf hatta yer yer giris kisimlarinda da duzen bozulmus. okudum editlemek istedim ama olmuyor.
tipki yasantim- yasanmisliklarimiz gibi her salisesi kayit altinda. sarfedilen cumlelerin kelimelerin bakislarin dokunuslarin  hic bir tanesi ne geri geliyor ne geri iade ediliyor.
hic bir zaman yeni bi baslangic olmuor.. hep basindan beri olan varolana yeni bir yol vermeye calisiyoruz.
bozuyoruz yani varolan duzeni. duzen bozulunca doner mu bu devran..
doner doner..
ne dolaplar donuyor bir bilseniz ..
ne gitmek ne kalmak mumkun.. hic bir zaman yeni bir ben gelmeyecek sadece bir sarki da temenni niyetinde kalacak eglence amacli soylenmis bir kac nakarat olarak .. iki gerdan kiralim bizler diye.. ben cok kirdim gerdanimi ama hic gercekten mutlu olmadim.
hayatimin akisindan benden fazla rahatsizlik duyanlar var mesela bu ara.. bende memnun olmayi isterdim inadina ama olamiyor insan "MAHALLE  BASKISI" na dayanamiyor..
evlendirirler bunlar bu baski politikalariyla allah muhafaza.
iste bir diger yenilik onlar icin..: nikahta keramet ..
keramet kimde nerde bilmem ama inanin hic hos degil bunlar..

biliyormusun insan tum yukuyle gidiyor gidecegi yerlere. bir valiz esyadan daha fazlasi teneke gibi takiliyor pesine..tingir mingir yepyeni bir baslangica ma-aile gidiyorsunuz.
Gittim ben bigun harbiden elimde bir valiz esya sozum ona..
geri dondugumde ise aksine agirlastikca agirlasmisti yukum.
iste o hep bahsettigim hikayem de aslinda benim buradan basliyor..

tenekelerim..
tingir mingir..
develer tellal pireler berber iken..ben anamin besigini
tingir mingir.......

bir kac laf-i guzafa

bu ara biri/leri tavugumuza kis dese patlatacaz.. bu denli kafa patlatmak akillara zarar bu sicaklarda amma velakin severiz hem birbirimizi hem de birbirimize hakaret etmeyi bu denli..
az irkcilik akmaz damarlarimizda osmaliyiz turkuz kurduz ermeniyiz suyuz buyuz derken.. 
insanligini unutmus insanligimiz, kanimizin grubu bizi insan eder olmus son bir kac asirdir.. 
anayasal hukumler degistirilmek istenmekte lakin bilememekteyiz kim hakli kim haksiz.. 
belki herkes hakli.. 
susmasini degil yersiz konusmasini bilmek maharettir ya! 
soz meclisten disari herkeste bi zeka patlamasi asiri sicaklardan oturu olsa gerek..
 rest cekmeyi bilmeyiz fesimizi onumuze koymayi da!
hep ayni kafayiz. 
sarili kafalarimiz tipki hayatlarimiz gibi..
kafa patlatmaya baslanildigindan beri.. 
hakliyiz az canak comlek patlamadi az karalanmadi ama seviyorum su laf-i guzafalari ne yalan a dostlar..
kel basa simsir tarak..



terzi kendi sokugunu dikemez
soktugunu da cikaramaz......
....

Salı, Ağustos 10, 2010

dreams are gone whatelse remain ...

ben hic hayal kurmadim.. ne zaman gozlerimi kapatip hayal kursam birileri el fenerini gozumun icine icine tutup gercege uyanmami sagladi. sonra harika planlari varmis tanrinin benim hakkimda onu da ogrendim. muthis planlar benim hayalini bile kuramayacagim kadar guzel bir yasanti vadetmekteymis. pembe panjurlu yuvamin olacagindan soz etme geregi bile duymuyorum, havuzundan mi yok artik bide o futbol sahasi buyuklugundeki -ki bu saha boyutu hakkinda cesitli celiskilerim olsa da- kati surette bahsetmek istemiyorum. hersey harikaydi ve harka olacakmis kulagima fisildananlara bakis. dur bakayim hangi satirda yaziyormus bu.. ha evt buldum buldum buraya saklamistim. hikayelerimi anlaatacagim birbirinden miniklerde cabasi. durun durun hepsi elbette ki benim degil, hangi devirdeyiz.. orduya asker voleybol takimina da oyuncu yetistirmek kanaatinde degilim. bugunlerde sicak havalarin etkisiyle bazi dusunceler goruldugu uzere boyle lackalasabiliyor. ne gibi derseniz.
genlesen tren raylarini ornek gostrebilirim size. ve ne bileyim belki elektrik direkleri arasinda -ki buyuk sehirlerde artik yer altindan geciyorlar bildigim kadariyla- artik haberci kuslarin olumune neden olan, ciplak tele dokundu oldu haberleri de tarih oldu. tabii kucuk sehirlerde yasiyorsaniz da orasini ben bilemem..

Cuma, Ağustos 06, 2010

yapma bunu... yapma
cek git basimdann.
her nereye gidiyorsan git,
yeter ki yalniz bira
.
.
.
.
biraz daha guzel olsaydin bellki affedebilirdim
dedi tanri..

Çarşamba, Temmuz 21, 2010

YILLAR SONRA

kargo nundu bu parca o gelen ilham perilerinin hep asklarin uzerine gelip pisletip gittikleri donemlerdi.. sevip sacini cekmeler ve uzerlerine tuz dokmeler kokmamalari icin bide o gerzek sakalasmalar donemi. yeni yetme caglari iste.. henuz icki hayatimizin kapisina dayanmis ama acilmior kapilar ve yillar geciyor gelisip olgunlasiyoruz. o zamanlar yapilan tum coocukluklari bir tarafa birakip birer takim elbise cekme telasindayiz. ve bu evrensel kume icinde en cok tokatlayan da yine evren (Cosmic Slap of the Universe)  kumelerin icindeki elemanlar belli isimleri belli kesistiklerimiz sadece bir apartmanin giris katinda gelistirdigimiz arkadasliklar olmaktan cok daha otesi artik fonksiyonunu alabiliyorz biraz daha kastirinca integral bile cikiyor. ve nitekim biz birer dahiyiz. 
yillar geciyor ve halen daha o hic eskimeyen yillara donup baktikca yeni tasindigimiz ada parcasinin o kaygan zemininde kendimizi saglama almaya calsiyoruz. ne kadar zordur yareppim, alisilmadik ortamlarda bile ergen sivilcelerin sahibi olmak. degismeyen bir gercektir yeterince olgunlasilmadiginin gostergesi sivilceler. mutemadiyyen bi yerlerden portleyiverirler. ve dinlenen o parcalar... ne tuhaf hic cikilmayan bir girdap ve surekli donuyoruz. yanimizdaki oyun arkadasi kaybolmus. balonlarda 5 hafta degil artik dunyayi turlamanin yolu.  bir gugul etmeye bakiyor ve hic karaip adalarna gitmesek te mercanlarin sahane goruntusune kavusuyorz, ruhumuzu oksuyoruz. 

atlaslar vardi onceden hangi ulkenin nerede oldugunu ogrenmemizi saglayan, akarsu rejimlerinden bahsetmeselerde bilirdik dicle le firat in dostane iliskilerini. simdi sundu yaa bize teknoloji uzaklari yakin imkanini aslinda tek yaptigi sey; klimali odalardan cikmayan bir fanus insani yetistirmek... tipki isi ve sicakligi surekli kontrol edilen hormonlu sebzeler ve meyveler gibi.. 


siz sera misiniz./ sera siz misiniz. ?

bugun bu yazi burada noktalansin. annem oksuruyor ve supergirl olup onu iyilestirmem gerek. 
bu parca 

gelsin benden size.. 

take it home.. 

esen kaliniz.. 

Salı, Temmuz 20, 2010

ikibinon eksi bindokuzyuzdoksan

dinleyince 90lari daha tazecikken, simdi birden odun olmus bunyelerden birinin icinden gecen dusunceleri aktarmak icin sozcu olup konusuyorum ..


mustafayi gordum hani bizim mustafa bu giz beni gormeli diyordu daha henuz biyiklari terlememiskene. simdi de cennetteki tek gunahkar olsam da gibi garip bi nakarat esliginde trkce yayin yapan kanallarda gonulleri fethediyor.. ama en cok benim dikkatimi ceken o hic degismeyen yuz cizgileri. abi adam gram etkilesime maruz kalmamis. ya hic gunese cikmamis yada harbi iyi besleniyor.. belki de alkol yerine uzum suyu iciyor. vay anasini . kiskanmadim diyemiyecegim. dusununce kendimi o vakitler bacak kadar velet olmami goz onune alip, simdi ise onun o zamanlarda ki yasindan buyuk olmam gibi falan fesmekan durumlari... 

bu oglan beni gormeli.. 

ardindan hande cikti son klibiyle.. tam ben sey diyordum. nerde bizim lady gaga, madonna derken.. hande yi sandim bir hızır. valla yetisti dar zamanimda.. ben ki oturmam karsisinda şu rus mucidin halt yemesi olan kara kutunun. 
basladi anlatmaya bizim hatun son bodrum klibini.. vinclerle neim bunu kaldirmislar havaya balonlarla ucmus falan. valla aciklamasini yapmasaydi zor farkederdim klibin sonunda ucan nesnenin hande oldugunu. klibin bi yerinde de zenci yapmislar handeyi hatta 4 saat neim surmus boyatmasi vucudunu neim ama orasini kacirdim sanirsam ve goremedim. neyse umarim gormem zaten. 
ne gerek var handenin esmer haline simdi. sesi de bi garip olmus zaten diksiyon miksiyon hak getire. ayrica zenci kelimesi bende handenin ilk cikis parcasini cagristiriyor. bilmem hatirlayaniniz var mi bizim kizin eski hallerini. dul ve cocuklu die satisini yapmislardi. aman ne hos .. evet usenmedim ve arastirdim siz sevgili okurlar icin ve buldum handenin seksi zenciyle cektigi ilk video calismasinin linkini..  
hatrlamayanlar icin 
hatirlamak isteyenler icin hande yener den gelsin 
"yalanin batsin"

ve iste biraz daha ufunetimi aldirdiktan sonra bu bulgudan sonra hemen lafi gulsen e getiryorum. kendisini de gordum bugun tv karsisinda gecirdigim bos saatlerde. ne kadar enteresandir ki onun da hep pijamali dolasmasini isterdim bu ceyn hallerini gordukten sonra ozellikle... gormeyenler icin ;

ve hatrlamak icin o eski gunleri yad etmek isteyenler icin bir alternatif olarak ise;

 ve bu kadar lakirdinin ustune benim beynim hazir bu sicaklardan ambele olmusken bir balkon sefasi icin yuksek musadelerinizi alip elime en son cadir macerasinda bi litre suyu dokmek suretyle gunlerce islak kalan o mazbut kitabi alarak ookumaya koyulayim yoksa bu hallerim cok feci.. 
hava felaket sicak onu hic demiyorum. zannedersem bu  sicakliklar ikibinondokuz u bile gormemi istemeyecek kadar fena. bir baska 90 li yillarda gorusmek dileklerimle.
esen kaliniz. 
optum .

bide bu parca benden size gelsin...
youtube yasagina maruz kalanlar varsa aranizda aratmalari icin ise linkini attigim parcanin adi 


Dying to Live - Nataly Dawn 


Cuma, Temmuz 09, 2010

topum kara delige kacinca...

bugun bi fotograf gordum hani bi cok konuya kapak olmus , olacak cinsten..
betimlemek gerekirse;
adam sabah gozunu bile acmamis daha dogrusu acacak bi surati bile olmadigindan dogrudan duvarda duran suratlardan birini secme telasinda.. altta verilmek istenen msj ise aleni bi sekilde yazilmis..
neymis efendim sistem bizi bu hale getirmis.

ya iyide bu carkin icinde surekli calismak zorunda olan kobay fareler gibi hissederseniz elbette degirmenin suyu var mi yok mu demeden surekli ayaklarinizla cevirir olursunuz o malum carki..

yani kusura bakmayin ama don kisot bile yedegirmenine sallarken kilicini daha mantikli ve sizden daha zekice davranmaktadir deme zorunlulugunu hissederim.. lutfen arada bi durun ve kendinize bakin..

nefret etmeyin kendinizden..
nefret ask gibidir.. nerden buldun lan bu benzetmeyi diyenleri oyle bi benzetirdim simdi ama iyi saatime denk geldiniz hemen kisa bi aciklama cakayim suraya..
efendim simdi egri oturup dogru  konusmak gerekirse nefret ettiginizi dusundugunuzu dusundugunuz insanlara bi kere daha donup baktiginizda kalbinizde az da olsa bi yumusama sezerseniz anlarsniz ki siz de bir insansiniz.. cunku bilirsiniz ki sizde hatali bi davranista bulunmus olabilirsiniz iliskinin bu derece kotuye gitmesinde.. sonucta adam nefretinizi kazanmak icin en fena ne yapmis olabilir ki..
karsi takimi tutmus olmak disinda .. ayni amac ugruna tezahurat yapmaktasiniz ama maalesef farkli tribunlerdesiniz..
iste nefret dedigin sey uzerinde biraz dusununce kalbinizin yumusamasina vesile olan bisidir.

askla arasinda bi benzerlik var midir peki.. varsa da nedir..

vardir elbette ki..
gelelim asil soruya..
ask nedir??
ask boyle bi anda karsiniza cikan birden kut kut attiran sey degilmidir.. anam ben yasiom mu su iki ayakli mahlukat gercek mi diye bi kac sn -tabii burada kullandigimiz birimler uluslararasi bilindik olcu birimleriyle karisitirilmamalidir sonucta herkesin kendine has bi bunyesel zamani ve onun ona gore bi birimi vardir . .. ama ne yzik ki hesap kitaptan anlamayanlar icin biraz zordur bunu ortaya cikarmak ... bak mesela yazmaya baslayali sadece bi iki dakka oldu ama kendimi kitap yazmis gibi hissediyorum..
neyse konuya donuyorum hemencecik.. bi kac sn bakakalirsiniz o iki bacakli mahlukata... bazen bu bi kac sn seneler surer bazen konusunca silir supurur tum saniyeleri.. "tuh ulan" der ceker gidersiniz.. bazen seneler boyu oyle kipir kipir olmazsiniz ama bisiler gelisir icinizde adina sevgi derler..

hemen al yazmalimdan bi anektot:
"-sevgi nedir..
-sevgi emektir"

anlasilacagi uzere nefret etmeyiz biz aslnda birilerinden belki bazen umursamayiz.. aynada gordugunuz sizsiniz.. siz kendinize ne kadar cok bakarsaniz kendinizin o kadar farkina varirsiniz.. sabahlari surekli bi maske aramazsiniz severseniz kendinizi.. kulaklarinizi kapattiginizda duydugunuz ses sizin.. izin verin girsin iceri... hatali konusuyorsa susturmasini bilin.. sizi degerli kilan yine sizsiniz.. siz olmazsaniz biz olmayiz.. biz olmazsak siz..
ve her nereye donerseniz donun poponuz hep arkada kalir..
sayet yuksek elastikiyet katsayisina sahip degilseniz tabii ki..

hadi kaybolun simdi .. kara delik acilip topunuzu icine almadan..

Salı, Haziran 22, 2010

ToTem

Totem yaptim.. ayin onuna kadar disari cikmazsam fena cakacagim yuzyirmi dakkalik maratonda..
oysa oyle bi icim tasiyor ki.. deniz kum gunes.. oy oy oy...
var gidesim bi yerlere toteme soylemeden kacar gidersem haberi olur mu ki diye endiseliyim.. bellki caktirmadan yaparsam haberi bile olmaz.. ama oyle bi istiyorum ki gitmeyi.. :S neyse bakalim.... son bi kac saatim kaldi geriye.. karar vermeye.... bakalim belli olmaz cikar giderim belki.. totemini yemisim deyip..

hey sun !! hold on!! im comin' 4u:D

Çarşamba, Haziran 16, 2010

kaybettim.
dun saat 20 sularinda ben O'nu kaybettim. bu sabah uyandigimda o yoktu artik burada. hic gelmemek uzere gitti . buradan buralardan cok uzaklara.
ve simdi burada oturdum cok sakin bi sekilde kayit altina geciyorum. onun "gidisini"...
hicbirimiz haketmedik o da haketmedi belki boylesi bir sonu. ama O da hersey gibi  guzel yada cirkinlige aldirmadan bitti, nihayi kacinilmaz bir son olarak..
sesler tek bir odadan gelmiyordu; kirilip dokulunce tum biriktirdiklerimiz sircalarimizdan, ustunde tepinmeye basladik kanamasina aldirmadan tabanlarimizin.
fazlaliklari atamadik.
dusununce simdi
hayatimi tekrar bastan kurdum bu sabahla.
Onsuz bir hayat.
O gidince baslamisti iste.
O cok uzaklara gitti.
gelmeyecek bir daha.
ve gozumde tek bir damla yas bile yok.
O gidince tum sorunlar cozuldu kokunden. ayilmak icin kacinci kahvemi ictim animsamiyorum ama sanirsam deliksiz bir uykudayim halen daha. uyandirilmayi bekliyorum. gozlerim acik inatla.
ne gordugum belli degil mi. ??

yeniden bir hayat kurmak uzereyim..
ama olmuyor devrimler bir gun icinde oluyorken, reformlarin hayata gecirilmesi aliyor bir kac zaman.
ilk nereden baslamali yasamaya.
belki uzun soluklu bir tatil ilac gibi gelecek; belki felekten bir gece.
belki (e) hic biri.
saglam bir kitap bulup okumaliyim icinde saglam iliskilerin anlatildigi resimli figurlu bir seyler.
kucuk kiz bir elinde balon anne babasi arasinda guzel bir gulumsemeyle poz vermis.
anne babanin yuzu net degil.. kim olduklari cok onemli degil. o minigi mutlu edebilmek icin elele vermisler.
bir suru basari hikayesi ardi sira imza atilanlar arasinda.
basarili okul yillari; lise, univ. blah blah.. ve iste nihayi son.. hic bitmeyen sonsuz gulusler.
gunesler ulkesinden insan manzaralari.
sahi karanliklarda da guler mi bu tablolarin herbiri? evetse, neden  benim hikayem bambaskaydi.
en cok dort yasinda lunaparka gittigimizde babamin omzunda yukseldigimi dusleyerek yazdigim yazida mutlu olmustum. sanki oncesi sonrasi hic yasanmamis gibi. aslinda ne fark eder.. aslinda biz hic lunaparka gidip atli karincaya binmedik ki oylesi bir mutlulukta..
sadece bir portre benim hayalini kurdugum.
dunyayi kurtarmanin bir kac cesit yolu vardir. peki ya kurmanin ...??
yeni bir dunya kurarken hic yikildigini da hayal ettiniz mi..
kumdan kaleleri yikan ilk dalga midir yoksa ardi sira gelen dalgalar midir.
peki ilk atilan kursun mudur asil nihayi hedefimize bizleri goturen.. ??

ve ben henuz tetik cekmis degilim. cunku silahi kime dogrultursam dogrultayim hep kendi yansimami goruyorum.. kiyamadigim tetigi cekmeyi dusunduklerm mi yoksa kendim miyim bilmiyorum.. ama ben bu sabah bi seyiin eksikligiyle uyandim,, o eksiklik neydi hic bilmiyorum.. ama biliyorum ki tuhaf bisiler oldu dun gece karanlikta....

Perşembe, Haziran 10, 2010

Zanli

siz hic islemediginiz bir suctan öturu yargilandiniz mi ?
hic gormediginiz hatta adini bile o spot isigin altinda ilk defa duydugunuz birinin, katili olmakla  suclandiniz mi ?
hafizam yer yer kuvvetlidir, parcali bulutlu havalar gibi zira zaman zaman islatir yeryuzumu yagmurlarim.
ama yanilmam.
isin icinde bir bit yenigi var diyorsam vardir.
sogukluklarinizi, ölum gibi donuk bakislariniz ne kadar sicak bakmaya calissa da disari yansitir ve ben hissederim gozlerinizin icine baktigim anda.
gercek demis birisi.
gercek nedir ki? benim arada sirada heyheylerimin gelmesi sonra zivanadan cikip serseri mayin moduna gecisim mi.. eger oyleyse birakin beni yalniz tek basima patlarsam inanin cevreye zarar vermem. belki patlamanin etkisiyle kapi pencere iner ama onun disinda kisilere zarar vermem.
bazilari suclasinlar beni benim gibi olanlari
ama inanin o isimlerin her birini ilk defa ben burada duyuyorum ve kullandigim iddia edilen cinayet silahlarinin nasil kullanilacagini bile bilmem.
velhasil kelam hakim bey
BEN MASUMUM!

Çarşamba, Haziran 09, 2010

Agir kosullarda geciyor su gunler,  ekmegi karneyle verdiklerinden degil yasanan buhranlar.. aksine cok yiyip  hazmedemediklerimizden kaynaklaniyor. 
simdi gitmek icimden gelmiyor. bir tek seye ihtiyacim var ama o burada yok.. sigaram yok. ve su an gece bilmem kac. biraktim onu ya. cezalandiriyor beni en fenasindan. oysa daha dun bir arkadasin henuz 27 yasindaki bir arkadasin kanser teshisi koyuldugunu ogrendim. olumun soguklugu bir kez daha gecti ustumden ve diken diken oldu tuylerim. 
hic dinlemeyecegim demistim cem adrian ama yine basladim dinlemeye. ne kadar varsa yapmam dediklerim hepsini yaptim ben. 
sigara icmem dedim. nefret ettim icenlerden. en kesi oldum ciktim. icki icemem dedim. en beteri oldum icki masasindan kalkmayi ogrenemedim bi turlu. sayet sertifika zorunlulugu getirseler almayi beceremeyecegimden korkuyorum.. 
bisiler tuhaf bu aksam.. 
havalardan sanirsam.. 
hava hep kapali son bi kac gundur. gunes varla yok arasinda... o da bilmiyor canini acittigini dunyanin.. 
yavrusu o onun.. neden acitmak istesin bilerek.. tek gaylesi gece gunduz farki yaratip karanligi ve aydinligi ogrenip sogukla sicagi ogrenelim.. bahar geldiginde ciceklerin acilmasini isaret bilelim saclarimiza papatyalardan taclar yapip kolumuzda sepetmiz yollara duselim.. 
iste ne bileyim.. 
islerim var benim .. yazamayacak kadar mesgulum.. ozur dilerim. 


Cuma, Mayıs 28, 2010

homofobiklik uzerine

kendimi ifade etme yolunu ariyorum bi kac zamandir. icimden gecen birbirine eklenmis vagonlari sayiyorum ama kuzular gibi citlerin uzerinden sessiz atlayamadiklarindan raylarin cikardigi sesler uykularimi boluyor.
kendimde gordugum eksiklikler bircift gogus, bir adet vajina yada penis olamazdi ve buradan varacagim bir varsayimla homoseksuel egilimlerde bulunmam yersiz olabilirdi. zaten sahip olmam gerekenlerin sahibiyim. yani ekstrasina gerek yok. ama belki sonbahar gelmeden almayi planladigim bir cift converse olabilir su gunlerde eksikligini gordugum soyle bir dusundum de. 

herneyse., konu homofobiklik. herhangi bir bilimsel makale neyim de okumadim konuyla alakali hep komsu teyzeler konustu apartman toplantilarinda.. bir iki arkadas meclisinde de ucundan kiyisindan hafiften igneleyerek soz ettik. ama hic bir zaman bilemedik karsimizdakinin ozunde de homoseksuel egilimlerinin olup olmamasini.
mesele edermiydik bilseydik bilmiyorum ama fobilerim arasinda asla hakettigi degeri bulamicak bu homofobiklik korkarim ki. asla bir homoseksuel olmaktan korkmadigim gibi olanlara da korkuyla dehset dolu bakislarla bakmadim.. sadece merak ettim yasamlarini . neden secimleri bu yonde diye. benim tercih etmedigim bir seyi bu sekilde nasil savunup oyle olduklarini merak ettim. bazilari yersiz buldu bu merakimi.

kimlik kartlarinin renksiz olmasi yada olmamasi gibi takintilarim yoktu benim nede olsa. beni rahatsiz etmez yani sonucta birseyler illa ki yazili dokumanlar uzerinde gerceklesmiyor. kaldi ki homoluk sadece bu y.y da karsimiza cikan bir durum degil. ne zaman adem le havva dustu yeryuzune iste o gunden itibaren adem aramis durmus ruh ikizini  der bazi rivayetler . ama ben havva degilim iste. ademin bu sekilde basi bozuk hareket etmesini kaldiramam. Her ne kadar oyle olanlarin yasamlarini merak ediyor olsam da. sadece bir kadinin bir kadini tatmin etmesi yada bir erkegi bir erkegin tatmin etmesi sacmalik otesi geliyor. yasak elma her zaman tatlidir nede olsa. ama yine de dusundugum zaman hic bir zaman kiz arkadaslaarimi delicesine opmek istemedim ben hayatim boyunca. en cok uzuldugum anlardan birisidir mesela su yuzuklerin efendisinde hobit karakterini canlandiran elijah wood un gay oldugunu soyledikleri an. 
neden uzuldugumu bugun biraz daha iyi anliyorum mesela. 
cocuk acaip tatli bisey, nasil soyleyeyim.. gec karsisina otur izle. dokunmak dahi istemeyebilirsin. o derece tatli. bak gozlerine dal gitsin.. ama simdi o bir erkekten hoslanirsa nolur benim bu soylemeye calistigim hayranlik cope gider. 
tabii halen daha biraz da olsa umudum var  benim.. hani olur da bir gun hak yolunu bulursa die. :D hani olur ya die.. (=

simdi durumu soyle bir toparlarsak; daha fazla uzanip toplumsal boyutuna neim dokunmadan once; ben homoseksuellige, sadece ve sadece eli yuzu duzgun, icten bir "Allah" dedirten, "dadindan yinmez" zibidiler icin karsiyim.. karsiyim cunku o zaman seceneklerim sadece cirkinler kategorisiyle sinirli kalir. isterim ki begendigim bir erkegin benim olma olasiliginin yuzde "doksandokuz nokta dokuz" olmasini.  yuzde birlik kismini  sadece elektrik alamazsam ihtimali uzerine elimde tutmayi isterim. yani birden bire hoslastigin cocugun homo olmasini ogrenmek kadar husran edici bir sey olamaz herhalde ne bileyim.. 

yoksa birakin gencler eglensin. takilsin, cossun!!

opuldunuz hepiciginiz..

kizlar sizler degil sonra yanlis anliyorlar :P

Salı, Mayıs 18, 2010

FEYSBUK, TWiT, SWEET ha??

yapilan arastrmalara gore; acikca goruluyor ki feysbuk gunumuzde en yaygin kullanilan sosyal paylasim platfrmu. iyiden iyiye asosyallesen kimliklerin cekilmis bir kac kare pozu bir yerlerden -ki bu yerler anaokulundan tutunda sadece bir defa bir arkadasiniz vasitasiyla yolda karsilasip selam dediginiz kisilere kadar varan upuzun bir liste olabilir,  iste o kisilerin ozel yasamlarini birbirine futursuzca sergilemesidir. uzun yillar birbirinizi gormediginiz bir arkadasinizin sonzamanlarda ne halt yedigini hemen ogrenebilmeniz sayilamayacak kadar cok olan feysbuk faydalarindan birisi.

artik o kadar benimsenmis bir sey ki bu feysbuk; hesabi olmayanini meydan dayagi atiyorlarmis. bende bundan korktugum icin, hemen bir hesap actim bundan bi kac sene evveli.

ilk baslarda sadece birilerinin hayatim hakkindaki merakini gidermek bahanesiyle aldigim bu hesap zamanla soru oklarinin uzerime yonelmesine neden oldu. boyle herkesin sorgu yargici kesilmesi elbette ki rahatsizlik verici bir boyuttu ama ne yalan soyleyeyim, kendimi yalniz bi care hissettigim zamanlarda bulamadigim dost omzunun tek teselli kaynagiydi  feysbuk geceler boyu kendi kendime soyledigim yalanlar arasina skstirilmis,  aslinda ne kadar da cok sevenim varmis die -yaklasik ucyuz civarinda ayiptir soylemesi-

hic kizmadim mi peki ben bu ucyuzun icinden herhangi birisine.. elbette ki kizdim, alindim, darildim sonra  arkadas listemden kaldirdim, engelledim vs vs.. hatta yeri geldi kendi kendime bile kizdim darildim ve cezami kestim hesabimi dondurarak. eh netice itibariyle hepimiz birer insaniz..
ama biliyordum ki, bir gun mutlaka o hesaba geri donecektim.
her gidisin uzucu olmadigi gibi her donus de muhtesem olmadi ama olsun. en azndan ben tepkimi ona bildirdim.. 
get out of my life 
diyebildim. 
istemedigi bir seyi bir insana zorla yaptiramazsiniz netice itibariyle.
hic bir zaman sanal bir ciftliigim olmadi orada beslemek zorunda oldugum tavuklarim, ineklerim sulamak zorunda oldugum bir bahcem neim olmadi ama olsun uye oldugum sayfalar, arkadas oldugum kisiler ve onlarin paylastiklari; benim bos zamanlarimda ne yaptigimi soran anket sorularina verebilecegim iyi bir yanit oldu. en azindan dogrulugu tartisilmaz. 
herneyse. 
zaman akti bizler gitgide sarap misali yillanmaya basladik ve 91 dogumlular univ.kapilarindan iceriye sizmaya basladilar.ve artik ait oldugum odadan alandan vazgecme zamaninin geldigini dusunup tam pilimi pirttimi toplayip ayriliyordum ki mekandan su sevimli kusun bana sundugu yenilik hayatima yeni bir renk katti.. 

dont be upset, just twit it!  
boylelikle hayatimin her onbes saniyelik kismini yazma ihtiyaci duydum. 
aslinda tam olarak hayatim denmeyebilir. bazen sadece aklimdan oylesine gecip giderken soluklanan dusuncelerim oldu twit ledigim. bazen gercekten yasadigim deneyimler.

ama her ne olursa olsun, artik topraga basip elektirgini atamayan insanoglunun kesfettigi bu desarj olma yollari ister gercek olsun, ister sanal; tek bi gercek var, ne kadar cok paylasirsaniz o kdar cok cogalirsiniz ve rahatlarsiniz. tipki muzevvir muzeyyenin siz olmasi gibi bisi ama olsun..

world is small and we all know that everbody is gonna die, sooner or later.. doesnt affect that..

yenilenmek icin uremek gerek ve onu paylasmasini bilmek gerek. tipki mitoz bolunme tadinda bir sey aslinda olaya bir de bilimsel bir boyut getirirsek sosyolojik ve psikolojik yanini bir tarafa birakip .
birakin ozel yasantiniz suistimal ediliyor olsun. inanin bana siz sinirlarinizi bilirseniz kimse o sinirlari asma cesaretini gosteremez.  
ismayil YK nin feysbuk icin parca bestelemesine sasmamak lazim. adam hakli 
feysbuk 
feysbuk.. 
simdi  ayni ritmi twitter icin de beklemedgimi soylersem tamamiyle yalan soylemis olurum, ki inanin bana ben asla yalan soylemem :P

herneyse gevezelige bir son verip bu yazinin sonuna gelmeden eklemek istedigim bi iki tatli soz var sizler icin..

 feysbuklu ve bol twitli gunler sizinle olsun ifenim . yada hangi sosyal paylasim agini kullaniyorsaniz mutlu olmaniz tek temennimiz. 
esen kalin;)

Pazar, Nisan 25, 2010

selam mahalle esrafi

bakisindan suzulen isvene kurban olayim.. !!

tarihler ilk defa bir gun batiminda raki sisesini buldu, evim manzarali bir cati katinda.. iki duble raki bir cipura! hayat hey hayt dedi.. sustuk.. susustuk .. gulduk ettik, eglendik.. 
ve en cok bos bir cerceveydi doldurdugumuz, bosalan kadehlerden ziyade.. 
 
her kime soyluyorsa soylesindi sarkilar,  banaydi aslinda tum uyarlamalar.. 
ve yine sigirciklar benim icin soyluyor su guzel sabah ezgisini.. serceler parmak sklatiyor, kalkin diyor ey mahalleli diyor.. pazari ertelemez bu guzel sabahlar. bak gunese hic tembellik ediyor mu.. her gun isinde gucunde.. dusse nikah, alacagim o derece.. ama cok sicak.. ey sun ! u r hot i am not! 


Salı, Nisan 20, 2010

iKi KELAM

insanin girdigi yer kirliyse bilimin ve teknolojinin girdigi yer ne kadar saf ve  temiz kalabilirdi..insanlar yeryuzunde olmasaydi hayvanlar ozonu delip buzullari eritebilecek kapasiteye ulasabilirler miydi.. yoksa bizi yanilgaya dusuren goremedigimiz baska bir tipa delici mi var?

Gunun guncelleri.
Bir)
esrefpasadan konak istikametine dogru basladigim yuruyusten gumruk dolaylarinda takilan bir enstantene:
 Adam 30-35 yaslarinda 1.70 boylarinda siyah gomlekli aniden el frenini cekerek arkasina doner ve "Pardon, bisi sorabilir miyim ?" der.. Neye ugradigini bilemeyen bi care ben yurumekten bitap dustugunu belli etmeyen bir tokluktaki ses tonuyla "Evet" der.  Bu "evet" sadece gelecek olan soruya, ki kuvvetle muhtemel yon, adres vs vs cinsinden yolda yururken tanimadiginiz kisilerden yonetilebilecek olan sorulardan herhangi birisine hazir oldugumun gostergesi modundadir. Ama karsi taraf kendisinden hic beklenmeyecek bir ozguvenle der ki,
" siz turk musunuz?" ..sahsim adamin yuzune anlamsiz anlamsiz bakar ve biraz ofke sinirlarina yaklasan bir yuz ifadesine burunmek uzereyken, adam lafini su cumleyle tamamlar.. "Yabanci gibi bir gorunusunuz var da o yuzden sormak istedim.." sanki adam bu cumleyi tamamlayamadi, yada tamamladi.. Peki ya tamamlamadiysa duyduklarim benim uydurmalarim mi yani ofkeme gem vurma yontemi miydi bilemedim ama adamin yuzune bir tokat gibi sert bir bakis attim ve yolumu degistirdim., yurumeye devam ettim, taa ki takip edilip edilmedigimi anlamak icin arkama donup bakincaya kadar.  adam takip etmemisti beni sadece kucagimda kameramla biraz korku salmisti sehrin en islek caddelerinden birinde.

iki)
ve atinca ustumden bu sacmaligi sevgi yolunun anlamsiz karmasasina biraktim kendimi. oglen gunes tam tepedeyken neden bir sapkam olmadigindan dert yandim.. deli gibi maxi ayran icme arzumu bastirmak istercesine etrafima bakindim ama kitapcidan -yani su malum oss, lgs, lys, kpss, uds, ales ve bilimum sinava girmek icin hazirlanmak zorunda olan bir toplumun kayip gencliginin anlatildigi standlari gordum. duydugum hicaptan oturu mu, yoksa gercekten ayransizligin yarattigi derbederlikten midir bilinmez basimi onume egdim ve basladim kaldirim taslarinin uzerinde SOS oynamaya.. Save Our Souls.. !!
ve birden bir ses
"yardimci olalim bayan" dedi..
istemsiz bi sekilde basimi sesin geldigi yone kaldirdim. su aslinda kitap satilmasi gereken ama satilmayan sadece bilgi ve becerilerin sinanmasi icin girilen sinavlarin ticaretinin yapildigi standlardan birisinin onunde bir taburenin ustunde oturan gencten bir cocuktu goz goze geldigim yani bana yardimci olmak isteyendi ..

(kultur hazinelerinin korunmadigi insanlarin okuma aliskanliklarinin yitirtildigi bir cagda olsumuzdan dolayi soruyorum, edinilmeyen bilgi ve beceriler kime gore ve neye gore sinanabilir?) 

sadece kucuk harflerle " bana mi " diyebildim cocugun suratinin orta yerine bir taraftan  yurumeye devam ederek ve aramiza koca bir palmiye agacinin govdesi girdi.. en son duydugum sey arkamdan kopan bir kahkaha oldu. ben de kopardim artik guldum attim icimdekini.. artik aclikta vardi, midem dun geceden kalmisligin cezasini kesmekteydi zira.
Ve ilk yesil kanepeli kumpirci ye oturdum, cellist cadisi da yoldaydi, gel dedim. geliyorum dedi. bi kac msj da tavladim onu. (= oturduk orada bi sure daha. arka fonda ezginin gunlugu calmaktaydi ruhumuzu naif naif oksayarak. dusmek gerekti yola kalkip. artik kitap fuarindaydik.

evet dun le bugun ben izmir kitap fuarindaydim... kelime haznem deli bir aclik duyuyordu zira.. tipki karnim duydugunda acil sinyaller gondermesi gibiydi duydugum bu aclik.
kullanmak icin uygun yerlerde uygun kelimeler. ve kendini daha iyi ifade edebilmek icin gerekti ilk firsatta karnini doyurmak ve izmir kitap fuari bunun icin en ideal yerdi. iki bucuk senenin acisini cikarmaliydik .. ben ve kitaplar.. arada bozmadi o bilgi ve becerilerin sinandigi soru bankalarinin para bankalarina donusturuldugu reyonlar ama bu yasadigim zevki onlar bile bozamazdi.. elimde kameram yuregimde daha yazilmaya yeni baslanmis bir hikaye.. kelimeler dilimin ucunda .. uzak bir seruvenden donmus tumcelerim.. actim kapiyi...

Perşembe, Nisan 15, 2010

susunca gecer!

Lutfen 1-1imize karsi saygili olalim.. hayalini kurdugum bir yasamin sahibi olmadigimin farkindayim.. ne cok ayibim varsa ustunu ortecek o kadar az topragim var.. ve her ne dili konusuyorsak -ki gercekten hic bir fikrim yok- su bir gercek ki birbirimizi anlamiyoruz. sanki kelimeler sagir olmus sanki dilsiz olmus.. yoruldum, hic bir sey yapmamaktan yapamamaktan hic bir kabiliyetimin olmayisindan dolayi sikildim. ne ise yaradigimi soruyorum simdi.. babami oyle bir cizmisim ki kafamda.. olmasi gereken, hakettigimi dusundugum.. o kadar tatli dilli ki, hayalimdeki baba karakterim.. kizinin babasi dersin.. yada babasinin kizi..  simdi ise yani gercekte O'na sahip olamamak, hayalimdekine ulasamamak ve ulasma haklarimdan taa en basinda feragat etmis olmam  beni boylesi hircinlastiriyor iste... belki sirf o yuzden Ali Riza Bey'i cok sevdim ben o  hikayedeki .. belki sirf o yuzden agladim her izledigimde, aramizda asilmasi guc engebeli cografi bosluklar varken ozellikle.. gozlerimden sicim gibi akarken yas en cok babami dusundum.. ama bilemedim dusundugum hayalimdeki babam miydi gercekte ki babam miydi.. yoksa babam beni hic omzuna bindirip atli karincaya goturmedi mi.. goturmediyse bu sahip oldugum hatiratlar kime ait.. benim babam beni bir izmir fuarina trende yolculuk yaparak goturmustu bizi  mandalin agaclarinin en guzel koktugu mevsimde bir sonbahara giris gununde babanemin mandalin dallarinin sarktigi balkonundan alarak.. babam beni evet sever.. bende onu severim .. ama marifet yakindayken sevebilmekte, uzaktayken herkes sever...ferhat la sirin gibi... asli'yla kerem gibi...
yasadigim her anin altinda bir yorum bir opucuk kondurasim geldi.. kardesimle yasayamadiklarima, paylasamadiklarima inat..hep beni dusundurten sey, ayni olmayisimiz yakinlasamayisimiz.. sacmalamalarim, kirilganliklarim ve bunlarin hep benim adim altinda kategorize ediliyor olusu.. sanki hep disardan birilerinden evlat edinilmisim hissiyati doguyor icimde.. ruhumda surekli bir arabesk ezgi.. miril miril.. ama inadina bir cocukluk.. tutunamayisim aralarinda.. yabancilasmam.. uzaklasmam.. uzaklarda gecen her gun icin attigim birer centigin hic alt satira gecme sirasi gelmeyen bir yazi dokumanina donusmesi.. sanki bir yokus.. sanki bir kopus .. ve ben ait olmadigim bir yerden kopar gibiyim.. bu acimasizligimin nedeni ne.. ait olamamak mi.. aitligimi satsam alan olmaz. ait degil bu satirlara goz yaslarim.. ait degil... niye aralarina girememekteyim.. uzagim.. nedir beni onlardan bu kadar uzak kilan.. ben miyim yine.. niye ben.. tum varligim onlarken benim.. neden beni iclerinde gormek istemez gibiler.. sanki zorla kapidan girmisim gibi.. en cok en guzellerininonlarin olmasini dilerken.. sevip sevmediklerini bile bilmiyorum.. beni bu kadar acimasizca icine alan karamsarligim neden.. niye yuregim bir yangin yeri giibi.. neden gozum nemli hep.. neden konusamadigimizi dusunuyorum.. konusmamak degil konusamamak bilakis.. yoksa erdemlilikti konusmamak deyip susmasini ogrenecegim.. ama konusamamak.. asil yaralayici olan .. asil ic parcalattiran da bu.. susmak zorunda kalmak...
hayatin sonunun bir tunelin basi mi sonu mu oldugunu sordum.. bilemedim.. simdi burasi oylesi karanlik ki... ne farkeder ha basi ha sonu..

Çarşamba, Nisan 14, 2010

GupeGunduz AyaN benlik belli ki haylazlik etmek istemekte!

cikmak gerek disariya.. atlatir atlatmaz su sumuklu gunleri.. finkirmaktan midem alt ust, buruncugumun kenarciklari ise hasat oldu.. yipranma bedeli odesin birileri.. ihlamur nane limon.. tansiyonun dusuklugu de cabasi.. sabah ilk defa gozumun kararmasiyla yere dustum bilincim acik bi sekilde.. oluyor bana da birseyler ya hadi bakalim.. geceleri cok yorulyorum inanilmaz yorucu ruyalar yuzunden.. bir gecede bu kadar cok aktivite beni daha yorgun uyandiriyor gune.. gunlerin ayisina kin doluyum bu sebepten. 
onccelikli gundem maddem karnin tok mu sorusuna verilecek olan yanit. ama sabah 4 kahve icmeden agzima lokma koyamiyorum. 4ten sonra belki bi iki lokma.. surekli uyumak istiyorum. internetimin  hic kopmamasini istemem gibi masum bir istek bu bendeki eminim ki.. 
modemin ruh sagliginin tutarsizligi, benim de sanal aleme olan bagimliligimi daha derinden etkiliyor, denebilir ki tutturulmeyi bekleyen sigaralarimin icine dustukleri icler acisi haller gibi.. cigerlerime cigerlerime cekmeyisimin muhakkak onlari da cok derinden uzuyor... ama yok biraktim sigarayi.. yani calismalar o yonde.. dumansiz hava sahalarinin sayisinin artmasinin bir artisi oldu diyemem.. sadece kendimi verimsiz bulmaya basladim her cekisimde bir firt, sanki onumden kaciriyorlarmis gibi.. bide ertesi gune dokulen izmarit artiklari da cabasi.. cigeri bes para etmez bir kadin olmaktan da kose bucak kacmak istiyor olabilirim... daha saglikli yaslanmak su gunlerde ki dusuncem farz-i misal. 
herneyse.. aksama dunyanin en tatli insani misafirimiz olacak..  tum evin nese kaynagi.. ufacik kollariyla hepimizi kucaklayan ve sevgi cemberini kuran haylaz sey.. 
heycanliyim az biraz.. ozlemisim sanki.. 
ah bide beni bekleyenler olsa oyle gidince sevgi sacan, nese sacan, sevgi pitircigi biri gibi olarak gorupte.. yitiriyorum genclligimi her ayan gunle, ne yalan.. zaman.. alacagin olsun.. 
burada kalir sanma .. 
Cikisa geL SEN!

Salı, Nisan 13, 2010

TÜYAP fuarında yer bulmak!!!


Selam, biz küresel eylm grubundan geliyoruz bildiginiz uzere TÜYAP bu ayin onyedisonde fuar etkinligi gerceklestirecek.. Diye bugün izfas tan tutunda TÜYAP in kendi odasina cevre muhendisleri odasına ve özel bir cevre muhendisi burosuna kadar gittik .. Sıralamada ufak bir degisiklik yaptım olay anında yanımda olan arkadaşların da farkedeceği üzere..sondaki büro hakkaten enteresan bir yasanmislik oldu bizler için.. Neden mı..
Melih ve Serkan actiklari ofislerinde kapıdan girer girmez gulec bir yuzle karşıladılar bizi hatta bir sey içip icmeyecegimizi soracak kadar kibardilar.. Tabii ki bu nazik teklifi nezaketle geri cevirdik..oturduk yerlerimize zaten aramizdan 2si tanisiyorlardi müsaade ettik hoş bes ettiler ve nihayet geldik ziyareti sebebimize.. 

"Tüzel kişilik arıyoruz bizim tuzelimiz olur musunuz" 
dedik.. Melih karakterinden ötürü müdür bilinmez ama oluruz dedi.. Hatta hemen yazalım bir dilekçe ibreti alem için dedi.. İste o esnada Serkan kendisinden beklediğim atağı gerçekleştirdi ve bir calım bir de cimdik attı Melih e .. Ben size alttan verilen mesajı aktarıyorum Melih gibi ara sokaklara gitmeyerek.. 
"Lan olum adamlar eylem grubu Dio nükleere karşıyız dio lan bunlar bizim adimizi kullanır basımızı yakarlar.." Der ve baslar sazı çalmaya:
Şimdi evet dilekçeyi yazmakta hiç bı problem yok bizim için ama bizim Ltd sti olayı sizin basınızı agritabilir.. Ticari amac guttugunuzu düşünüp para talep edebilirler.. O yüzden en iyisi cevre muh. Odasına gitmenizdir derim ben.. Zaten bu ısı de onların üstlenmesi gerekirdi şimdiye kadar.. O zaman size de gerek kalmazdı.. DEDi

Abowww peki serkan dedik biz.. ama olayın bir diğer ağır topu Nalan da artık buroya ulaşmış bulunmaktaydı.. Ve dedi ki 
"Arkadaslar ne kadar aydınlattı sizi?"




to be continued.. 

Cuma, Nisan 09, 2010

yigit mal meydan!

ozel okullarda egitim alan, almakta olan cocuklarin yasam standartini yukseltmek gerektigi soylendi bugun tesadufen katildigim bir oturumda. icimden kufretmedim diyemeyecegim cunku  evet kufrettim ama sanilmasin oralarda egitim alan ogrencilere yada ailelerine karsi kasitli bir davranisim oldugundan.

dusundum diger tatafina koyup kendimi terazinin. devlete borc bile yaptik beyaz esya endeksli.  simdide o hic dolmayan issizlik kadrosunun ev kizi ayagini doldurmaktayim. devlet babaya borcum10 bin tl kadar.
kurus kurus hesap yapmayi sevmem oysa, kucuk hesaplar pesinde kosmam. ama borcluyuz ne diyelim. borcumuz boynumuzun borcu.. bu arada hic bahsettim mi benim boynum da standartlardan daha uzundur diye(= ne alakaysa.. neyse..

en cok sinir oldugum soylemdir su anasini sattigim dunyasinda devlet baba bize bakmiyor lafi!!
neden aglamakli neden ic giciklatici
2 damla goz yasi 1 selpak esliginde mi sunulmali her zaman.. hepimiz aglayalim mi simdi oturup.??

 is ilahiyatcilara gelince susar olduk artik. hani o camii ye imam mi olcen uleyn die ensessine vurduklarimiz mollla dediklerimiz simdilerde ota boka atanir oldu. biz ise bir baltaya sap olamadik. olsaydi bir sismik cihazim gor bak ne P ne S dalgasi kalirdi gecer dururduk dalgamizi dunyayla emme olmayiverdi naapcen gari..
gulmek icin yer ariyorum bakmayin su saldirgan tavirlarima.. programi sunan adama bide oozel okullari temsilen oturttuklari saclari briyantinle hafif havaya kaldirilip modern bir hava verilmis 45 yas ustu zibidiye bozuldum. devlet ozel okullarda cocuk okutanlara sahip cikmali dedi.
oyle ya cocuk okutmak kolay mi..
cocuk yapmak hele ki bu devirde..

adaletin batsin dunya.. 
ozel nemiz kaldi ki zaten ..  her bi yanimiz meydanda.. yigitlik meydanda mal birakip mal mal bakmakla olmaz. ama iste atalarin sozleri.. kel basa simsir tarak.. programdaki sunucunun da tepesi cok pis AHL ye benziyordu.. indiresim geldi ama program bitti ne yazik ki.. 

Benim devletim ise,  bilmem  kac kisilik siniflara dolustursun yurdum insaninin veletlerini, sonra alsin parasi olanini on bilemedin onbes ve hatta daha da az kisili sinifliklarina, daha kisilikli bireyler yetistirsin.. devletin okuttuklarinin ne hallerde oldugu ortada nede olsa.. ama kati surette iyilestirilmesin devletimin sinif kapisinin kirik kapi kolu. yakiti alinmasin.. babasinin kasasi bir dolup bir bosalana devletim yardim etsin.. olmayi versin bizim pazarci ramiz'in cocugunun okulda giyecek bir spor ayakkabisi bile ama olsun o cocugun babasinin devletten alacagi bir indirim.

devletten alacagim var ama devltin alacagi da var benden .. dussek birbirimizin hesabindan ne hos olurdu .. hadi be baba yap bi guzellik :D

imza

COCUGUN!

Cumartesi, Mart 20, 2010

1indi 1bindi

cok yolumuz var ama yuregim bir "dur" diyor bir "kalk git" diyor. ya peki, bugune yetisemezsem telasimi nerelerde saklarim. var mi bu korkumu sigdirabilecegim buyuklukte bir kavanozunuz?

sasirmayiniz lutfen, oyle bir sey ki gozumde canlandirdigim sanki ben cekip cikarmaya calisirsam arkamdaki kelime yiginlari, istiflenmis baliklar gibi ustume yigilacakmis gibi geliyor.. altinda ezilmekten korkuyorum.
tekrar sevmekten, tekrar nefret etmekten korkuyorum baska bir ihtimal ki bu bence en keyifli olani, belli mi olur belki tekrar gulerim, sadece bir kez yasanmis o neseli anlarin her birine.
iste bu sebepten oturu ne kadar uzak ihtimaller varsa hepsini o saklandiklari yerlerden cikarmak istiyorum ve dolayisiyla tam da bu noktada bir dost sohbetine ceviriyoruz vizorumuzu..


....
oturdugumuz yerden, sahil bir blok asagida. aslinda blok demeyiz biz biliyorum, carpik curpuk yerlesmisizdir ve alt yapi sorunlarimizda bundan mutevellittirdir zira.

(hah evet su tam olarak anlamini bilmedigim eski kelamlar. kulagimda asili kalmis boyle havada sanki, soylerken hosuma gidiyor ve kullanmak bir zaruret olmadigindan dolayi kullaniyorum..keyf aliyorum velhasil kelam )

karsimda birisi oturuyor sahilden bir blok asagidaki caycida. yil kac bilmiyorum. sanki cok seneler evveli sanki dun gibi.. sanki her gun gibi. boguk, civa gibi agir bir hava var piril piril parlayan gunesin aksine. bahar gelmis gibi ama kistan kopmak istemezcesine kalkmaz kollari bu agaclarin bahari kucaklamak icin .

boguldum sohbetten, hemen kafamin icinde bir yere kactim indirip asansorlerimi.

asagi  katlara hizla iniyoruz, tek basimayim... durduk katin birinde, yeterince buyumemisim henuz. yasim
on~oniki.. hani hep oyle derler ya.. saclarim kut .. yuzum kasim gozum hic guzel degil. sanki gelisim surecim gecen on senede tamamlanmamis gibi. inmedim, sevmedigimden bu kati. ne kolay insanin begenmediklerini terketmesi ve sevmek istememesi. kime gore neye gore. uzak ihtimallerin bile bir araya gelip bir olasiligi gerceklestirmesi kadar sacma bisi olamaz galiba.
ah geldik yine. o kiz oturmus konusuyor sahile bir blok otedeki caycida..
in in..
in asagiya cabuk.. ciziyorum, bir yerde oturmus ciziyorum. elimde kagit kalem. bir kiz ciziyorum. oralara ait olmayan bir kiz. cok gurultulu yabanci bir bar. daha buzluktan cikarilan bardagin buzu erimeden  icip bitirilmis icinde duran bira.  farkedince bittigini agzimdan cikan ilk soz obegi " mekcu cuseyo" oluveriyor hemen, getiriyorlar hemen sagolsunlar. donuyorum cizmeye, bos kalan yerlerine ise bir seyler karaliyorum.. o kadini yaziyorum ciziyorum. en cok ozledigim kadini. gozlerim doluyor karanligin ortasinda.  burasi neresi bilmiyorum artik. etrafimdaki herkes cok egleniyor, gozleri gunesin dogusunu gorseler bu kadar gevrek gevrek gulmeyeceklerinin habercisi.. issizlasiyor etraf birden, gurultuler goruntuler ait olduklari yere gidiyorlar.
agir agir uzaklasiyorum kapisindan cikip, renkli tabelali sokaklarindan usulca ilerliyorum, kulagimda bir hastalik habercisi parca. ezgileri buraya ait degil. kayboluyorum karanliginda gecenin. elimde bir anahtar aklimda olmasi zaruri bir sifre. once sifre girilecek sonra anahtar takilacak. daraliyorum girdigim yerde. adimlarim siklasiyor sanki duvarlar ustume ustume geliyor sanki duvarlar birbirini cok ozlemis. sariliyorlar beni de aralarina alip.. ayrilmiyorlar..sessizce izliyorum bu hasret kokan sahneyi..
sonra o kadin dusuyor hic gitmedigi yere. yada ben dusuyorum o kadinin oldugu yere.. burnumda bir koku.. gunaydin diyor..
gercekten gunler ayar mi. yoksa ben mi ayarim bilemiyorum. beynim zonklarken ilik bir dus sonra sert bir kahve. tekrar ayni sokaklardan bu kez farkli bir izlencede aliyorum solugu. gidiyorum. gelecekmiyim bilmiyorum.
herneyse..
yine sahile yuruyelim mi diye yineliyor omzumu durten kiz ucuncu defa mi ne..
boyle mal mal bakmakta nerden cikti. olur o da olur diyorum yuruyelim. yolda yururken birer bira da aliriz her hikayede yer alan kosedeki bakkaldan. bozukluklari denklestirip.

"hesabi alabilir miyiz" diyor ayni kiz garsona. "tabii efendim.. "
efendiler gotursun seni sapsal.cikiyoruz.

aksamustu biraz serinlemis sanki hava. isinmak icin koluma giriyor. yada ben oyle saniyorum. ellerim buz gibi sanki ilik bir dus almis cikmiis gibiyim, saclarim halen islak. yuruyoruz boyle bi iki dakka kol kola. koseyi gecince ilk solda bir bakkal buluyoruz. boylece her hikaye ayni degilmis kanisina variyorum.