Cumartesi, Mart 20, 2010

1indi 1bindi

cok yolumuz var ama yuregim bir "dur" diyor bir "kalk git" diyor. ya peki, bugune yetisemezsem telasimi nerelerde saklarim. var mi bu korkumu sigdirabilecegim buyuklukte bir kavanozunuz?

sasirmayiniz lutfen, oyle bir sey ki gozumde canlandirdigim sanki ben cekip cikarmaya calisirsam arkamdaki kelime yiginlari, istiflenmis baliklar gibi ustume yigilacakmis gibi geliyor.. altinda ezilmekten korkuyorum.
tekrar sevmekten, tekrar nefret etmekten korkuyorum baska bir ihtimal ki bu bence en keyifli olani, belli mi olur belki tekrar gulerim, sadece bir kez yasanmis o neseli anlarin her birine.
iste bu sebepten oturu ne kadar uzak ihtimaller varsa hepsini o saklandiklari yerlerden cikarmak istiyorum ve dolayisiyla tam da bu noktada bir dost sohbetine ceviriyoruz vizorumuzu..


....
oturdugumuz yerden, sahil bir blok asagida. aslinda blok demeyiz biz biliyorum, carpik curpuk yerlesmisizdir ve alt yapi sorunlarimizda bundan mutevellittirdir zira.

(hah evet su tam olarak anlamini bilmedigim eski kelamlar. kulagimda asili kalmis boyle havada sanki, soylerken hosuma gidiyor ve kullanmak bir zaruret olmadigindan dolayi kullaniyorum..keyf aliyorum velhasil kelam )

karsimda birisi oturuyor sahilden bir blok asagidaki caycida. yil kac bilmiyorum. sanki cok seneler evveli sanki dun gibi.. sanki her gun gibi. boguk, civa gibi agir bir hava var piril piril parlayan gunesin aksine. bahar gelmis gibi ama kistan kopmak istemezcesine kalkmaz kollari bu agaclarin bahari kucaklamak icin .

boguldum sohbetten, hemen kafamin icinde bir yere kactim indirip asansorlerimi.

asagi  katlara hizla iniyoruz, tek basimayim... durduk katin birinde, yeterince buyumemisim henuz. yasim
on~oniki.. hani hep oyle derler ya.. saclarim kut .. yuzum kasim gozum hic guzel degil. sanki gelisim surecim gecen on senede tamamlanmamis gibi. inmedim, sevmedigimden bu kati. ne kolay insanin begenmediklerini terketmesi ve sevmek istememesi. kime gore neye gore. uzak ihtimallerin bile bir araya gelip bir olasiligi gerceklestirmesi kadar sacma bisi olamaz galiba.
ah geldik yine. o kiz oturmus konusuyor sahile bir blok otedeki caycida..
in in..
in asagiya cabuk.. ciziyorum, bir yerde oturmus ciziyorum. elimde kagit kalem. bir kiz ciziyorum. oralara ait olmayan bir kiz. cok gurultulu yabanci bir bar. daha buzluktan cikarilan bardagin buzu erimeden  icip bitirilmis icinde duran bira.  farkedince bittigini agzimdan cikan ilk soz obegi " mekcu cuseyo" oluveriyor hemen, getiriyorlar hemen sagolsunlar. donuyorum cizmeye, bos kalan yerlerine ise bir seyler karaliyorum.. o kadini yaziyorum ciziyorum. en cok ozledigim kadini. gozlerim doluyor karanligin ortasinda.  burasi neresi bilmiyorum artik. etrafimdaki herkes cok egleniyor, gozleri gunesin dogusunu gorseler bu kadar gevrek gevrek gulmeyeceklerinin habercisi.. issizlasiyor etraf birden, gurultuler goruntuler ait olduklari yere gidiyorlar.
agir agir uzaklasiyorum kapisindan cikip, renkli tabelali sokaklarindan usulca ilerliyorum, kulagimda bir hastalik habercisi parca. ezgileri buraya ait degil. kayboluyorum karanliginda gecenin. elimde bir anahtar aklimda olmasi zaruri bir sifre. once sifre girilecek sonra anahtar takilacak. daraliyorum girdigim yerde. adimlarim siklasiyor sanki duvarlar ustume ustume geliyor sanki duvarlar birbirini cok ozlemis. sariliyorlar beni de aralarina alip.. ayrilmiyorlar..sessizce izliyorum bu hasret kokan sahneyi..
sonra o kadin dusuyor hic gitmedigi yere. yada ben dusuyorum o kadinin oldugu yere.. burnumda bir koku.. gunaydin diyor..
gercekten gunler ayar mi. yoksa ben mi ayarim bilemiyorum. beynim zonklarken ilik bir dus sonra sert bir kahve. tekrar ayni sokaklardan bu kez farkli bir izlencede aliyorum solugu. gidiyorum. gelecekmiyim bilmiyorum.
herneyse..
yine sahile yuruyelim mi diye yineliyor omzumu durten kiz ucuncu defa mi ne..
boyle mal mal bakmakta nerden cikti. olur o da olur diyorum yuruyelim. yolda yururken birer bira da aliriz her hikayede yer alan kosedeki bakkaldan. bozukluklari denklestirip.

"hesabi alabilir miyiz" diyor ayni kiz garsona. "tabii efendim.. "
efendiler gotursun seni sapsal.cikiyoruz.

aksamustu biraz serinlemis sanki hava. isinmak icin koluma giriyor. yada ben oyle saniyorum. ellerim buz gibi sanki ilik bir dus almis cikmiis gibiyim, saclarim halen islak. yuruyoruz boyle bi iki dakka kol kola. koseyi gecince ilk solda bir bakkal buluyoruz. boylece her hikaye ayni degilmis kanisina variyorum.

Perşembe, Mart 18, 2010

KARANLIKTAKiLER

konusulmayanlardir karanliktakiler..
degisken iklimlere inat gece gunduz bile karanligin asil rengiyle ayrisir..
paylasilan ise degismez, bilindik, cogu ezber soz obekleridir..
vurgular algilar tinlamalar degistirir
zehir gibi karanligi nasil yirttigini..
oysa karanliktakiler yalniz degillerdirler,
karanligin duvarina yaslanmis oylece duranlar vardir birde..


"korkuyorum anne"

dersem inanma sakin anne.. sanmam korkularim seni bana getirir artik.. 
karanlikta kalmaktan degil karanlikta konusmaktir en buyuk korkum..  
ama ben 

"korkuyorum anne"

gecenin sessizligini yirtan yildirimlardan. 
aydinlatmasindan korkuyorum ayni yildirimin  orada o kosede saklanmakta olanin yuzunu 
korkuyorum o yuz bildigim bir yuzse sayet diye. 

karanliktakiler yuruyorlar ustume.. ustume.. 
korku yok iclerinde.. 

"korkuyorum anne"

aynalara bile yalan soyleyen gozlerimden... 
goz goze gelmeyince soyledigiim yalanlar korkutuyor gozlerimi . 

dun bir yalan duydum ben anne, 
gece uc mu ne..
kokularin kimlikleri siliklesmis.. 

karanliktakiler hic soylenmeyenler.. 
karanliktakiler konusulmayanlar...


soyleyemem anne, ben karanliktayim.. 

Çarşamba, Mart 10, 2010

Yesil-Mavi kelebekler

Yesili oturtmusun mavinin derinliklerinde ruzgar arkanda.. 
sesin civil civil
kelebekler kadar haz almayi biliosun hergununden hayatin.... 
gulumse simdi.. 
alabildigince sirit yasamin isyankar cumle kaliplarinin arasinda sikismis, kafasi darlara..