Salı, Aralık 03, 2013

meziyetim

selam..

gecesi aydınlık insanlar.  sessiz vicdanlarının üstünde huzurlu uykularda olanlar, selam.

donuk bakıyorum size biliyor musunuz.. ölü balık gibi.
evet, ölü balık.

bir deniz düşünün içinde ölü bir balık var.
ama o denize ait olmayan.
beni akıntılar getirdi buraya. ilk başlarda burası çok güzeldi. ama ben artık bir ölü bir balık olduğum için hiçte güzel gelmiyor.

rüzgarda alabora olmuş bir yelkenlinin kurtarılamayan tayfasıydım. kıyıya çıkmak için güvenli bir liman arıyordu kaptan, ne oldu anlamadım bir gece yarısı alabora olduk, düştüm yelkenliden ve balık oldum. solungaçlarım çıktı önce, sonra pul pul oldu tüm vücudum. pul pul. garipsedim evet ben de ilk başlarda ama güneşli havalarda özellikle derinlerden hızla fırlayıp takla attığımda denizin üstünde, pullarımın ışıl ışıl parladığını görünce hayran oldum kendime. hayranlığımı farkeden diğer yüzgeçlilerden koca koca olanlar beni kovaladı. kaçmak için derinlerdeki mağaralara saklandım, kurnazlık yapıp. bulamadılar beni. baktılar olacak gibi değil gittiler. sonra usul usul çıktım saklandığım mağaradan.

en büyük korkumun bir balıkçı ağına takılmak olduğunu sandım ilk başlarda sonra düşündüm o kadar da korkulacak bişi değilmiş karar verdim. ne de olsa birilerine meze olacaktım akşam sofralarında belki biraz neşelendirirdim onları. cız bız olurdum tavada en kötü ihtimal.             -hoooooğp. çevir usta.
ama olmadı. ben öldüm. öyle birden, aniden.
tutarlı olmayan sevdalara kapıldım çünkü ben. kah güldüm, kah eğlendim, kah ağladım ama hep bir tutarsızlık hakimdi. bu yüzden dayanamadım balık olmaya daha fazla. önce pullarım döküldü. eski ihtişamım yok oldu, nazarında diğer balıkların. karanlık derin sularda farkedilmez oldum. yavaş yavaş solungaçlarım yok oldu. nefes alamaz oldum. sonra kaçınılmaz son. ölüm. geldi çattı.

öldükten sonra balık olmaya dair tek bir şeyi özledim o da hafızamın olmamasıydı. merak ediyorsanız söyleyeyim öldükten sonra evet yaşam var. yaşıyorsunuz.

sessiz bir harfim ben.. sesim hiç çıkmaz benim. kayboldum mısralarda, satır aralarında.çağlar atladım.. bir çok aşka vesile oldum, bir çok ayrılığa da. doğanın kanunu bu sanırım.
nasıl oldu anlamadım bir gün okumaz oldular beni. kayboldum.
evet, ben kayıp 1 harfim. bulunamıyorum.
kitap aralarında kaldım. silindim. mürekkebin olduğu devirler ne günlerdi. oysa.. şimdilerde öyle değil.

bir sesim ben.. ses.. madde olan her ortamda yayılırım usul usul. saatteki hızımı bilirsiniz belki belki de bilmezsiniz. bilim çok uğraştı benle. bulmak için birimlere koydu çarptı böldü bişiler yaptı, buldu beni.
ama ben sustum. sessizlik iyi geldi.
vicdanlarınızın derinlerine saklandım ben. o kadar iyi saklanmışım ki artık varlığımdan bi habersiniz. arada bir çekiştiriyorum sağınızı solunuzu ama o kadar huzurlu uyuyorsunuz ki umurunuzda bile değil. . gecenin kör yarısı arıyorum bazen.  bir gören bir duyan olur diye. ama nafile. sessize aldım kendimi. ses yok artık.

gittim sonra ben. uzaklara.

soğuk burası biliyor musunuz? keşke güneye gitseymişim.
soğuk fena bişi. hasta ediyor beni. sürekli burnumu siliyorum. öksürüyorum. ellerimde üşüyor. yanaklarımı hissetmiyorum bile. gözlerimde buzdan siperler var.
göremiyorum artık.

kayboldum ben. her neysem, her ne olduysam kaybolmayı başardım ben.
en azından bir konuda iyiyim.
meziyetim mi? : kaybolmak



imza: kayıp.



kayboldum ben labirentte. bir bilmecede gibiyim soldan sağa 6 harfli bir kelime aradığım.
''kendim''.
ama bulamıyorum.
!

Perşembe, Ağustos 15, 2013

spotless mind

geçmiş

şimdi

gelecek


bu üçünün karışımıdır yaşadıklarımız. geçmişin gölgesinde bugünü yaşarsan şimdiyi yaşayamadığın gibi yarını da göremezsin..

geçmiş karadeliğidir hayatın.. çeker de çeker içine.. hatta şöyle söyleyebiliriz evde pazar günleri bitmek bilmeyen elektrikli süpürge sesi gibi çeker vakumla içinizi dışınızı geçmiş..

neden geçmiş böyle bilinmez belki terkedilmiş duygusuyla şimdiye duyduğu kıskançliktir ondaki.. sizden bir parça bugüne geliş sebebiniz yarına gidiş biletiniz..

öyle aa hadi ben sıkıldım geçmişi sileyim demekle olmuyor.. zaman diyor bir çok okumuş kahin zaman çözermiş siler süpürür parlatırmış geçmişi..

sonra aklınızda o hep hatırlamak istediklerimiz..


-bla bla zamanında bla bla mekanında şu olmuştu bla bla bla gelmişti..
-aaa bla bla bla yı çıkartamadım

dersiniz mesela.. niye yoktur o artık sizin için..

hiç eternal sun shine of the spotless mind ı izlediniz mi.. yolunuz düşerse bir dvd ciye ya da torent düşürürürseniz en olmadı online film izleme sitelerine girdiğiniz vakit bakın mutlaka  jim carey oynuyor..

hadi bir kıyak geçeyim.. videyo paylaşayım buradan..


http://www.youtube.com/watch?v=WIVh8Mu1a4Q

ve bu filmde o kadar güzel bi konu işleniyor ki.. aslında unutmanın asla mümkün olmadığı.. kalp kırıklıkları gibi mesela..

ama unutuyorsunuz.. sadece dilek tutarken doğru yıldızın altında durun o kayarken..


ve bugün..

bugün güzel.. geçmişten farklı.. gelecekten de farklı.. bakınca geleceğe bugünün enerjisiyle herşey daha başedilebilir herşey daha kolay hazmedilebilir geliyor...

yoksa geçmişin bataklığında saplanıp kalan bir gün ise bahsettiğimiz daha geçmeden çoktan geçmiş olmuştur.















ruya

ayni sarkiyi dinlesek bile ayni seyi duymayacagiz, notalari ayni olsa da ayni sey degil duydugumuz..   

bir cocuk otobuste giderken arkasini donup senin dinlediklerini dinlemek zorunda degiliz diyor, susuyorum.. ruya bu.. bir otobus dolusu insan.. kalabaliktayiz.. soyutlanmis kimlikler tek somut gercek. sustukca ben cocuk devam ediyor konusmaya.. gozlerine artik bakamiyorum.. calmaya devam ediyor kaset calar.. sarki bitmis bosa sariyor simdi birazdan tik edecek play tusu, kaseti basa sarmak gerek.. sarki bitiyor ama cocuk susmuyor.. kendini hakli gordu besbelli.. susuyorum.. soyleyeceklerim var ama soyleyemiyorum.. konusmak istiyorum ama sesim yok.. konusan tek sey o cocuk bi de kasetin bosa saran sesi..anlamayacak beni biliyorum, tipki digerleri gibi sadece icindeki nefreti kusuyor uzerime.. otobus hinca hinc dolu.. soluklar buhar olmus camlara yapismis.. arada elle silmek gerekiyor gormek isterseniz disariyi.. bazilari basini cama yaslamis  cocugun sesiyle irkilip donup bize dogru bakiyorlar alinlarinin ve burunlarinin baskilari kaliyor camda.. komik ama gulemiyorum..  butuun gozler uzerimde.. ruyadasin diyorum telkin etmek icin kendimi.. ama uyandiramiyorum.. yuzumu kapatiyorum avuclarimla.. nefesimin sicakligiyla ellerim terliyor.. cocuk  ne diyor artik duyamiyorum.. acinca gozlerimi gececek diyorum, bitecek bu ruya.. 

ve oluyor iste.. 

kimsecikler yok.. ofkeli olan benim bu sefer.. konusamadiklarim benle beraber havaya savruluyor birer cumle olup.. hizli hizli konusup hizli hizli yuruyorum... aklimda bir arabanin icindeyim basiyorum gaza basiyorum gaza.. ve elektrik diregine carpan beni goruyorum yan tarafta.. icindeki beni olduruyorum.. ofkem yok artik.. 

tekrar yüzümü saklamak istiyorum avuçlarımda.. burnum üşüyor çünkü. hava soğuk mu ne.. hissedebildiğim  tek şey soğuk.. bitmeyecek biliyorum.. bitmeyecek.. uyandigim gercek bundan farkli olmayacak biliyorum ama uyaniyorum.. 

ve bu hızla dönerken sen dünya hiç bir şey dinmeyecek.. uzaklar hep uzak..  yalnız öleceğim biliyorum.. yalnız geldiğim gibi bi başıma.. şimdim gibi.. yarınım gibi.. ve iste dünya.. benden sana hiç bisey kalmayacak değil mii.. ilk olamayacağım değil mi ki ben senin hayatında.. gelip geçen her hangi birisi olacağım değil mi.. 
sokak lambalarının ışıklarında karanlık gecelerde yürürken ben yine o şarkı takılacak dilime.. yalnızlığıma  dair.... ölurken böylesine göz göre göre.. hiic yaşamamışız gibi.. iki damla göz yası dökenim boğazını adımı söylerken temizleyenim olmayacak.. yutkunmayacak hiç kimse ardımdan.. iki satır dökülmeyecek dudaklarınızdan .. iyiydi diye... 
peki ya tanrım ,, sen .. sen ne diyeceksin buna,,, herkesten biri miyim senin için de... 

ağır ağır yürüyorum smdi .. yetişme telaşım yok artık hiç bir yere..  kelimelerim yitik.. göçüyorum senden dünya.. tut elimi.. biraz olsun sevdiysen beni..

Perşembe, Mart 28, 2013

romantizm(!) miş!

Romantizm üzerine


Günlerdir bir romantizm sorgulaması hasil oldu bünyede.

Nedir romantizm? 
Romantik denilince anladığımız nedir? 
Romantizm insanın üstüne yakışanı giymesi midir? 
Hangi duyguları barındırır? 
Hangi aşamalardan geçer? 
Romantizmi şarkılarda mi ararız? Karakterdeki yansıması nedir? Don juan iyi bir rol model olabilir mi romantizme? Bizler ne kadar romantigiz? 

Halil sezai gibi isyean modunda arabesk bir romantizm midir aradığımız? Yoksa bir demet gülle kapımıza gelen erkek midir? Romantizmin cinsiyeti olsa ne olurdu peki?
 
 
işte cevaplarını merak ettiğim sorular bunlar..
 
çok lazımmış gibi..
 
romantiklerine  gelsin yeryüzünün..
 
sevmek üzerine onca zerk ettiğiniz laf boşa çıktı herşeyden önce.. realizm kokuyoruz buram buram.. bir de pahalı parfümleri sürünüyoruz...
 
öyle bir yüzyıla girdik ki kadınlar kadınlıklarını bilemez, erkekler erkekliklerini bilemez oldu.
 
kıymetsizleştik herşey gibi..
 
ama güzel oldu böyle.. romantizm acayip rahatsız edeici bence.. ne lüzum vardı da türettik bilmiyorum..
 
hakikat hep yabancı kollarda ve bakışlarda.. mutluluk her nasıl oluyorsa bilmiyorum ama yabancısı olduğumuz bir his en nihayetinde..
 
böyleyken böyle işte...
 
güvensizlik zıpladı ilişkiler arasında misal. güvenmiyorsan sevmiyorsun sevmiyorsan değer görüyrsun denklemleri kuruldu ilişkilerde.
 
gel ve inkar et bunu..
 
sana bunun ispatını yapabilirim. matematiğim zayıf halbuse. misal bence 2 kere 2 dört etmez. 4 ettiğini ispat et önce bozmak için ezberimi..
 
ve evet romantizm.. kahrolsun o.. beter olsun.. beatles beatles beatles..
 
belki sonra devam ederiz bu laga lugaya ama bu akşamlık bu kadar.
 
romantik aptallar.