Cumartesi, Temmuz 23, 2011

Ankara'da

ankara'ya dair  soyleyeceklerim asla ve asla izmir'e ya da ist.a dair bugune kadar soylediklerim ve bundan sonra soyleyecegim sevgi, ask ve ozlem duygularini barindirmayacak biliyorum. ama bir seyler var ankaraya dair soylemek istedigim.. sakaryasndan tunalisina uzanan gece hayatinin gun dogumuna kadar gecirdigi evrimler hakkinda mesela konusabilirim. evet, yaparim bunu. 
kronolojik degil belki anlatacaklarim ama dusuncelerim net. o yuzden zaman kavramini bi tarafa birakip anlatmak isterim her ne dusunuyorsam ankara senin hakkinda.. 

sakarya'nin ucuz balik ekmekcilerinden yayilan o pismis hamsi tava kokularina karismis durumcu, lahmacuncu, kebapci, kokorecci -"-ci" ekide hemen adami/madami meslek sahibi yapan eklerdendir, nasil da yakisior ama degil mi kerataya "makasci"- kokulari aslinda sakarya yi nasil da guzel tarif ediyor.. birbirine taban tabana zit bunca insani uzerinde tasiyabilen ender yerlerden bir yer sakarya. en garip aliskanliklari en ucuzculari en pahalicilari bunyesinde barindiran bir yer sakarya.. 

bol dolambacli, bol kaybolmacali 

ve isin ilginc tarafi bazen gulduruyor sizi.. hafif sarhosken, kelimeler tam cikamazken agzinizden, saga sola yampirirken ne de guzel oluyor hafizanin tozlu raflarina kaldirdiklarini anlatmak. sonra gundeme geri donebilmek.. senden senin gibi degerli parcalarin oldugunu baktigin zaman gozlerinde gorebilmek..  hislerini duygularini doosdogru dobra dobra yasayan birilerinin daha oldugunu farketmek.. 

hayat ne garipsin, bil .. yoguruyorsun beni, yoruyorsun.. tellak gibisin.. ama bak pamuk gibiyim,masallah bana.. 

sozun hukmunun bittigi derin bakislar, anlasildiginin fermanidir. ve farketmek bunu.iste boyle. anlatirken anlasilmak.. ankaranin dolusu mekanlarindan birinde ruhunu ozgurce birakkip konusmasina musaade etmek.. cok degil iki kadehle beraber.. kafesledgin ruh ozgurdur artik.. yenilikler yeniler yeniler... guzel insan guzel hatun..
derin ilahi bakislarin sahibesi benim biricik gabriel'im. 


ve ikinci  bir ankara'yi dinlemek icin hazirmisiniz pek muhterem okuyucularim.. 

ne kadar zor oldu kim bilir buraya kadar gelmeniz. devrilmis cumle kaliplarim arasinda aman gozukmesn diye saklamaya ozen gozterdigim bir hayati, aslinda bakmasini bilseniz ne kadar acik ve beyan bir sekilde betimlemekteyim ama yoruldugunu ve ne soylemeye calistgimi anlamadigini soyleyenler var. keske anlasabilsek satir aralarinda birer kahve molasi versek mesela ben aslinda ne'yi anlatmaya calistigimi anlatabilsem. belki yine anlamazsiniz ama inanin sozlu edebiyatim yazili edebiyatimdan daha saglamdir. 

neyse soz konusu yazi ankaraya ithafen  o yuzden kaldigimiz yerden devam edelim..

tunalidan asagiya dogru giderken...sökulmus ama takilmamis kaldirim taslarindan ayagini incitmeme cabami anlayabiliyorum.. cunku yuz-ikiyuz-ucyuz-dortyuz belki de besyuz promille yurumeye calisiyorm. ayagimda topuklu ayakkabilar yok tabii ama sirf ambiyans yaratsin diye umay'in su satirlarini usuma getiriyorum..

kacarken cikardigimiz topuk sesleri hayati kirabilir. ..

kirilganliklarim bir cift topuklu ayakkabinin cikartacagi seste sakli.. ne kadar ince ve zarifim gerisini siz dusunun.. 

icince;
en cok sevdigim sey sarhos olup cilginlar gibi dans etmek.. ayaklarrimi hissetmemecesine dans etmek.. pisti aglatmak.

en iyi yaptigim piclik yakinima gelenlere gelesiye kadar musaade edip ondan sonra aradan sivismak.. 

en cok gidik aldigim an, laf giydirdigim an.

ve en coksevdigim zaman,kafam guzelken seni opmek.

en cok ozledigim sey eski dostlar.. kimler kaldi ki zaten onlardan da.. 
ama arkadaslar iyidir..bilirim..

icince en cok arzuladigim da sensin. evet sen. okuyorsan bu satirlari bil ki  arzuluyorum ve opuyorum seni dudaklarindan. 

en cok kizdiklarim ise beni guclu sananlar.. yemin ediyorum ben de etten ve kemikten yapildim. 

en cok guldurenler guldurdugume inandiklarim. iadei ziyaret babinda.. 

yine bir aksam inerken tunalidan asagiya, anlatilacak bir hikaye yasandi.. kuzey avrupalardan gelmis pic. goz hapsine aldiktan sonra beni butun gece, disariya cikip yurumeye basladik bir ankara aksaminda.. ruhu oylesine ozgur ki bir kus gibi.. agir kapilardan gectik, etrafimizdaki binalar kaldirimlar yollar tek  tek kayboldu.. oyle seyler soylemekteydi ki keza. ankarada olmamamiz gerekyordu.. gitmemiz lazim bu sehirden dedim.. sehr-i terk. 

piezza signoria ya gittik.. yuruyoruz caddelerinde.. sacim benmle birlikte ruzgara kapilmis.enseden toplanmisligina aldirmadan, ucusuyor havada.. donup yuzune bakarak bir seylerden bahsediyorum.. gozlerinin icine vuran isigi gooruyorum.. guluyorum davetkarca. yuzumde kocaman bir gulusun kirintilari kaliyor.. 

donmemiz gerek diyorum.. yine otoriter bir tavirla.. ses cikarmiyor.. onun ruhu zaten ozgur istedigi yere istedigi zaman gidebilir. rahatliyorum, gerisin geri agir kapilari ust uste kapatarak piezza signoria 'dan ayriliyoruz.. 

sonra son otobas icin telasa kapiliyorum.ankara bu ya.. apaciler her an etrafimizi cevirebilir.. kokorec kafalinin cadirinin onunden geciyoruz, gecenin reyizi o belli ki.. tahtanin ustunde barsaklari takur tukur sesler cikartarak gecenin icinde ritim tutuyor. telasli.. bakiyorum goz ucuyla. gorunmeden dumanini yararak guven parkin icinde ilerliyoruz.
otobasin acik caminin onunde oturuyorum.. sofor amca bastikca gaza ruzgarla beraber dusuncelerim savruluyor havaya, ben ise kipirtisiz..

sesim kulagima guzel seyler fisildamakta..

izin verin sesinize.. uslu cocuk o, gelmez bir zarar hic birinize... 

Hiç yorum yok: